Büyükekşi Muş İhracatı Yüzde 209 Arttı

Büyükekşi Muş İhracatı Yüzde 209 Arttı

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, Muş ihracatının yılın ilk 9 ayında yüzde 209 arttığını belirtti.

Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, Muş ihracatının yılın ilk 9 ayında yüzde 209 arttığını belirtti.


 


Eylül ayı ihracat rakamları Muş'ta açıklandı. Devlet Bakanı Zafer Çağlayan'ın da katıldığı program, Kültür Merkezinde yapıldı. Eylül ayı ihracat rakamlarını Muş'tan açıklayan, Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Mehmet Büyükekşi, Muş ihracatının artışına dikkat çekti. Kültür Merkezinde yapılan basın toplantısında konuşan Büyükekşi: Bugün doğunun en güzel şehirlerinden birisi olan Muş'tayız. Bizi burada misafir eden tüm Muşlulara teşekkür ediyoruz. Anadolu'nun ihracattaki payı artıyor. İhracat rakamlarımızı her ay farklı bir ilde açıklıyoruz. Böylece her ilde ihracat bilincini arttırmayı hedefliyoruz. Bu hedefe de ulaştığımızı gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz. Anadolu'nun kaplanları artık ihracat ile büyüyor. Şunu hiç unutmamız gerekiyor. Eğer daha fazla büyümek istiyorsak, çözüm ihracatta. Eğer daha fazla istihdam yaratmak istiyorsak, çözüm ihracatta.


Eğer daha fazla üretmek istiyorsak, çözüm ihracatta. Muşlu ihracatçılarımızın kolları çoktan sıvadığını görüyoruz. 2003 ve 2004 yılında hiç ihracatı olmayan Muş için ümit verici gelişmeler var. Yılın ilk 9 ayında Muş'un ihracatı yüzde 209 arttı ve 12 milyon dolara çıktı. Anadolu'da ihracat aşısı tuttu. Bakın, Gaziantep Türkiye'nin doğusunu dünyaya bağlayan önemli bir merkez oldu bile. Birçok Muş'lu girişimci orada üretim ve ihracat yapıyor. Gaziantep'teki birçok firma artık dünyaya teknoloji yoğun mal ihraç ediyor. Yakında Doğu'da başka şehirler de aynı başarıyı gösterecek. Diyarbakır da hızla bu seviyeye gelecek. Şanlıurfa, Mardin, Van ve Muş hızla ihracatta yükselecekler. Bölgede başta endüstriyel tarım, hayvancılık, lojistik, perakende ticaret, eğitim, sağlık, inşaat gibi bölge dışına da iş yapacak sektörler öne çıkacak. Bu alanlara güçlü sermaye yatırımları gelecek” dedi.


 


BÜYÜKEKŞİ, REFERANDUM SONUÇLARINA DEĞİNDİ


Referandum sonuçlarına değinen Büyükekşi: Referandum sürecini artık geride bıraktık. TİM olarak, Anayasa değişiklik paketi hakkındaki görüşlerimizi, daha önce çeşitli vesilelerle ifade etmiştik. Bir kez daha altını çizmekte yarar görüyorum. Biz bu değişikliklerin vatandaşlarımızın hak ettiği çağdaş yaşam standartlarına kavuşmasına temel oluşturacağına inanıyoruz. Ülkemizin AB üyelik sürecinde ilerleme kaydetmesine katkı sağlayacağını görüyoruz. Referandum sonuçları, halkımızın önemli bir çoğunluğunun da bu görüşü paylaştığını kanıtlıyor. Şimdi, hepimizin beklentisi, bu değişikliklerin süratle hayata geçirilmesini sağlayacak uyum yasalarının çıkarılması. Anayasa değişiklikleri kapsamında yer alan birçok konu, AB'nin siyasi kriterlere uyum yönünde Türkiye'den beklentileri ile örtüşüyor. Dolayısıyla çıkarılacak uyum yasalarının, AB ile müzakere sürecimizi de hızlandıracağına inanıyoruz” dedi.


 


BÜYÜKEKŞİ ÇİN'İ YAKALADIK”


Türkiye ekonomisinin krizden hızlı bir şekilde çıktığına değinen Büyükekşi: Türkiye ekonomisi krizden çok hızlı bir şekilde çıktı. Ekonomik büyüme anlamında büyük bir başarı hikâyesi yazıyoruz. 2. çeyrek büyüme rakamlarında Çin'i yakaladık. OECD'nin içinde büyüme şampiyonu olduk. Türkiye ekonomisinin ikinci çeyrekte % 10,3 büyümesi bizim için sürpriz olmadı. Çünkü ikinci çeyrekte ihracatımız % 23,9 artmıştı. İlk çeyrekteki % 6,3 ile karşılaştırıldığında ihracatta ciddi bir canlanma yaşanmıştı. İhracatın büyümeye katkısını bildiğimiz için böyle bir büyüme oranı bekliyorduk. Şunu net bir şekilde ifade edebiliriz. Çift haneli ihracat artışı çift haneli büyüme getirdi. Türkiye ekonomisi OECD üyesi gelişmiş ülkelerden ve gelişmekte olan ülkelerden çok daha iyi bir büyüme performansı gösteriyor. Türkiye diğer ülkelere göre pozitif bir ayrışma yaşıyor. Türkiye'nin geleceği ve hedeflediği küresel roller için son derece önemli bir gelişmedir.


İhracat artışı aynı zamanda istihdama da olumlu yansıyor. En son açıklanan rakamlara göre Haziran ayında işsizlik yüzde 10,5'e düştü. Türkiye'de bir yıllık dönemde 1 milyon 541 bin kişi işe yerleşti. Bu rakamlar, ihracatta yaşanan hızlı toparlanmanın ülke ekonomisine istihdam olarak da yansıdığını gösteriyor. Türkiye'deki parlak duruma karşın, dünyada ise oldukça karışık bir gidişat gözüküyor. AB krizin etkilerinden kurtulamıyor. ABD, tüm dünyanın beklediği ekonomik canlanmayı yakalamıyor. Japonya da aynı durumda. Buna karşılık krize rağmen büyüyen gelişmekte olan ülkeler var. Türkiye için güzel haber, büyümesi hiç durmayan ülkelere ihracatımızın büyük hızla artmasıdır. Çin, Brezilya, Hindistan gibi gelişmekte olan ülkelere ihracatımız önemli yükselişler gösteriyor.


Yılın ilk 8 ayında Çin'e ihracatımız yüzde 63 arttı. Büyüme konusunda Türkiye Çin ile yarışıyor. Çin'e ihracatımızın böyle bir ortamda çok hızlı artmasını anlamlı buluyoruz.


Yine 2010 yılının ilk 8 ayında Brezilya'ya ihracatımız yüzde 90 arttı. Nerede potansiyel varsa biz oradayız. Brezilya'ya geçtiğimiz Mayıs ayında bir ticaret heyeti programı düzenlemiştik. Bu programın meyvelerini topluyoruz. Yine dünyanın gelişen ülkelerinde birisi olan Hindistan'a ihracatımız yüzde 42 arttı. Bir süredir devam eden tartışmalar var. Türkiye'nin ekseni kayıyor mu diye tartışılıyor. Türkiye tam anlamıyla eksen genişlemesi yaşıyor. Özellikle Çin, Brezilya ve Hindistan örneğini verdim. Eksen kaymasını Türkiye'nin Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerine olan ihracatı bağlamında tartışıldı. Oysa görülmesi gereken, dünyanın hızlı büyüyen ülkelerine olan ihracatımız olmalıydı. Rakamlar gösteriyor ki biz bu pazarlarda eksenimizi kaybetmeden iş yapmışız. Türkiye'nin yörüngesini genişletmesi, kendi içine kapanık bir yapıdan dünyaya duyarlı aktif bir yapıya geçmesi, ülkemize olumlu yansıyor. Pazar çeşitlendirmesine gidiyoruz. Hem daha fazla satmak için hem de riskleri azaltmak için. Şu çok iyi anlaşılmalı: Pazar çeşitlemesine gitmek demek ana pazarları bırakmak demek değil. Biz AB pazarını bırakabilir miyiz? En fazla ihracat yaptığımız ilk 10 ülkenin 5'i AB üyesi” dedi.


 


EN FAZLA İHRACAT YAPTIĞIMIZ İLK 4 PAZAR, AB ÜLKESİ”


 


Büyükekşi: Pazarı bırakmak bir yana, bu pazarlarda nasıl payımızı arttırırız, onu düşüncesi içerisindeyiz. ABD'ye ihracatımız 2010 yılının ilk 8 ayında yüzde 20 arttı. Almanya'ya yüzde 16, İngiltere'ye yüzde 26, İtalya'ya yüzde 18, Fransa'ya yüzde 6 ihracat artışı yakaladık. İşin özü şu: Ana pazarlarımızı korumaya devam edeceğiz. Ana pazarlarımıza odaklanmaya devam edeceğiz. Ama bunu yaparken pazarlarımızı çeşitlendirmeye de devam edeceğiz. Sorunlu dünya ekonomileri tablosuna rağmen ihracatımız toparlanmaya devam ediyor. Ancak ihracatçıların sıkıntıları da devam ediyor.


2.çeyrekte ihracat %23 büyüdü. Fakat 3.çeyrekte daha makul bir büyüme var. Temmuzda % 6, ağustosta % 9, Eylülde % 10,25 büyüme var. İhracatın temposu biraz düştü. Bunda AB pazarlarının girdiği sıkıntının yanı sıra, kurların da etkisi var. Kur ihracatçıya destek vermiyor. Rekabetçi kur düzeyi istiyoruz. Ancak söylediğimiz her şey gök kubbede hoş bir seda olarak kalıyor. Derdimizi, çığlığımızı anlatamıyoruz. Dünyada kur savaşları başladı. Bunun bir sonraki aşaması da ticaret savaşları olabilir. IMF bile kur savaşlarından endişe ettiğini açıklıyor. Japonya, Güney Kore, Brezilya, Tayvan ve Çin arasındaki kur savaşları Financial Times'ın manşetine çıktı. Bütün dünyanın birinci derecede önemli gördüğü ve müdahale ettiği bir durum var. Her ülke kendi para biriminin değerlenmesini engellemek için her şeyi yapıyor. Dünyada dış ticaret pastası daraldı. Herkes daralan pastadan daha fazla pay almak için çetin bir mücadele veriyor. Kur, pastadan pay almada önemli bir araç olarak kullanılıyor. Böyle bir ortam da Türk ihracatçısına "kuru bırak verimli olmaya bak" diyenlerin bu gelişmeleri de görmesi gerekir. Açıkçası hem hedging hem de verimlilik acısından son derece ilerde olan Japon firmaları bile Japon Merkez Bankası'nın müdahalesini istiyor. Son günlerde tartışılan güçlü para konusundaki görüşlerimizi de paylaşmak istiyorum. Sayın Başbakanımız güçlü bir Türk Lirasının ülkemizin onuru olduğunu ifade etti. Türk lirasından altı sıfırın atılması, karşılıksız para basımının engellenmesi ve finansal istikrarla beraber paramızın itibarlı hale gelmesi dolayısıyla Başbakanımıza teşekkür ediyoruz” dedi.


 


HİÇ KİMSE PARASININ İTİBARSIZ OLMASINI İSTEMEZ”


 


Büyükekşi, hiç kimsenin parasının itibarsız olmasını istemeyeceğini vurgulayarak: Yurt dışında başı öne eğik şekilde dolaşmak, kendi parasının itibarsızlığı sebebiyle üçüncü sınıf insan muamelesi görmek istemez. Bu nedenle biz de itibarı olmayan bir TL istemiyoruz.


 


Ancak, itibarlı para ile aşırı değerli para arasında fark vardır. Eğer bir para birimi üretim faktörlerinin verimliliğinden, ülkedeki gelişmeden farklı olarak değerleniyorsa ciddi sorun var demektir. Biz 1 milyona bir simit alınan para birimini tabii ki istemiyoruz. Karşılıksız basılan, yüksek enflasyon üreten bir para arzını istemiyoruz. TL itibarlı olsun, aşırı hareketlilikten uzak olsun, dünyada ticarete aracı olsun istiyoruz. Bunları isterken her gün değerlensin istemiyoruz. İhracatçı iki ay önce 1.59'dan sipariş alırken bugün 1.45'te aynı malın repetesine evet diyemiyor. Yeni müşteriye fiyat veremiyor. İstikrar istiyoruz. Önümüzü görebileceğimiz rekabetçi bir kur istiyoruz. Diğer taraftan, itibarlı paranın faizi yüksek olmamalı diyoruz. Aynen Sayın Başbakanımız gibi faizlerin yüksek olduğunu ve Merkez Bankasının faizleri düşürmesi gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü, yüksek faiz dışarıdan yeni para girişlerini teşvik ediyor. Dünyanın tüm itibarlı paralarının faizi son derece düşük. Biz de itibarlı ve düşük faiz veren bir TL istiyoruz. Türk Lirasındaki değerlenme süreci, Türkiye ekonomisinin verimlilik, rekabetçi üstünlük ve potansiyel üretim düzeyi ile paralel gelişmelidir. Ancak TL'deki değerlenme bunlardan bağımsız bir şekilde oluyor. Bu durumun uzun vadede sanayi ile ihracatı yok edeceğini düşünüyoruz.


Ayrıca TL değerlendikçe ithalat da patlıyor. Dün ilk sekiz aydaki dış ticaret rakamları açıklandı. Ağustos ayında ihracatın ithalatı karşılama oranı % 55,4'e düştü. Bu kırmızı alarmdır. Ocak - Ağustos döneminde ihracatımız % 12,9 artarken ithalatımız % 30,5 arttı. Dış ticaret açığı 42 milyar dolar oldu. Yıl sonunda muhtemelen 60 milyar dolara yaklaşacak. Ara malı ve tüketim malı ithalatındaki çok hızlı artış direk kur ile ilgilidir. TL değerlendikçe ihracatta zorlanıyoruz, ithalat kolaylaşıyor. Türkiye'nin tüm ihracatı ara malı ithalatını bile karşılayamaz hale geldi. Paramız değerlendikçe ithalatımız patlıyor. Sürdürülemez bir dış ticaret ve cari açık ortaya çıkıyor. Yine paramız değerlendikçe kaynak dağılımı bozuluyor. Dış ticarete konu edilemeyecek alanlara yatırım yapılıyor.


Geçtiğimiz ay Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz'ı ve Merkez Bankası yöneticilerini TİM'de konuk ettik. Kurlar konusunda görüşlerimizi, düşüncelerimizi, önerilerimizi Merkez Bankası'na ilettik. Ancak yaptığımız önerilerin hayata geçirilmesi halinde istenen sonucun alınamayacağı ifade ediliyor. Biz Merkez Bankası ile olan toplantıda şunu ifade ettik: Merkez Bankası Türkiye'ye giren dövizin en net izlendiği yerdir. Toplantımızın üzerinden iki hafta geçti. Ülkemize oluk oluk sıcak para girişi oluyor. İki gün önce günlük 1,5 milyar dolarlık giriş olduğu söyleniyor. Böyle bir ortamda Merkez Bankasının günlük alım miktarı ile giren parayı sterilize etmesi mümkün değildir. Sıcak para girişinin sonucunda kurun geldiği seviye bellidir. Nominal kur neredeyse her gün bir kuruş düşüyor. Bu noktada Merkez Bankası'nın güçlü alımlar yapması gerekiyor. Dolarda 1,50 seviyesinin psikolojik sınır olduğunu defalarca dile getirdik. Bu gün ortaya çıkan 1,44 seviyesi ihracatçının tüm dengelerini olumsuz yönde değiştirdi. Sıcak paranın bu yıkıcı girişini faizler cezbediyor.


Bizim kanaatimiz, 6 aylık bir süre içerisinde faizlerin yüzde 5 seviyesine indirilebileceği doğrultusunda. Bu durumda seçim dönemi öncesi ve sonrasında Türkiye'ye akacak sıcak paraya önlem alınmış olacak. Çünkü sıcak para 2011 seçimlerinde siyasi istikrarın devam edeceğini satın alıp yoğun bir şekilde içeriye girecektir.  Eylül ayı ihracat rakamlarına geçmeden önce il bazında ihracat rakamlarına göz atmak istiyorum. 2010'nun ilk 9 aylık rakamlarına baktığımızda en fazla ihracat yapan il 5 sıralamasında herhangi bir değişiklik yok. İstanbul ilk sırada yer alıyor. Bursa, Kocaeli, İzmir ve Ankara İstanbul'u takip ediyorlar. Bu illeri Gaziantep, Manisa, Denizli, Sakarya ve Hatay izliyor. Geçen sene dokuzuncu sırada yer alan Denizli'nin bu sene ihracatını yüzde 27 arttırarak sekizinci sıraya yükseldiğini görüyoruz. En fazla ihracat yapan ikinci ilimiz Bursa'nın ihracatı yüzde 23,  üçüncü ilimiz Kocaeli'nin ihracatı yüzde 35 yükseliş gösterdi. Eylül ayı ihracat rakamlarına gelecek olursak; Eylül ayında ihracatımız, geçen yılın aynı ayına göre yüzde 10,25 artışla 9 milyar 229 milyon dolara yükseldi. Ocak – Eylül dönemindeki ihracatımız ise, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 12,45 artışla 82 milyar 190 milyon dolara yükselirken, son bir yıllık ihracatımız yüzde 11,32 artışla 111 milyar 243 milyon dolar oldu. Eylül ayında 1 milyar 462 milyon dolar ile en fazla ihracatı gerçekleştiren Otomotiv Endüstrisi liderliği tekrar ele alırken, 1 milyar 138 milyon dolar ihracat ile Hazır Giyim ve 1 milyar 85 milyon dolar ihracat ile Demir Çelik sektörlerimiz Otomotivi takip etti.


 

Tarım sektörlerimiz Eylül ayında 1 milyar 318 milyon dolar ihracatla toplam içinde yüzde 14,29 pay alırken, sanayi sektörlerimizin payı 7 milyar 620 milyon dolar ihracat ile yüzde 82,57, madencilik ürünlerinin payı ise 290 milyon dolar ile yüzde 3,15 oldu. Eylül ayında en fazla ihracat artışını yüzde 55,34 ile Fındık ve Mamulleri, yüzde 31,56 ile Demir Çelik ve yüzde 31,22 ile Kuru Meyve ve Mamulleri sektörlerimiz yakaladı" dedi



ÇELİK, “DANIŞTAY KARARI İLE DURDURULMUŞTUR”

“TÜTÜN DAİRE BAŞKANLIĞI KURULSUN”

Tütün Üreticisi Vergi İndiriminde Diretiyor

Girişimcilik Kursları Devam Ediyor

Girişimcilik Kurslarına Başvurular Yarın Sona Eriyor

Yurtçim İhracat Rakamlarını Yükseltti

Ekonomide Van ın Önündeyiz