Doç. Dr. Zeliha Tekin


ALLAH KİMSEYİ VATANSIZ BIRAKMASIN

TEKİN’CE KÖŞE YAZISI


Suriye’nin Azez şehrine ikinci gidişim…Kafamda birçok soru işaretiyle de Türkiye’ye dönüşüm. Suriye’deki savaşta 12 bin çocuk öldü ve yaralandı. Savaştan en çok etkilenenler çocuklar ve gençler oldu. Kimi annesini babasını yitirdi kimi umutlarını ve hayallerini. Umudun ve hayalin olmadığı yerde kalp atar mı? İnsan sağlıklı düşünebilir, sağlıklı davranabilir mi? Ölüler Evinden Anılar adlı romanında Dostoyevski, umudunu ve hayalini kaybetmiş bir insan için şunları söyler: “Bir insan umudunu yitirir ve amaçsız kalırsa, sırf can sıkıntısı bile onu bir hayvana çevirebilir.”

Savaş süreciyle beraber çocuklar, gençler doğup büyüdüğü, akranlarıyla sosyalleştiği güvenli ortamından gitgide uzaklaşmakta, toplumsal yapı, beklenti ve ihtiyaçlar farklılaşmaktadır. İhtiyaç ve beklentilerin farklılaşması, yoksulluğun giderek artması, mevcut elde kalan kaynaklar için amansız mücadele edilmesi gibi sorunlar, insanlarda psikolojik gerginliğe yol açmakta, başka bölgelere ve ülkelere göç ile birlikte de kendini evinde hissetmeme duygusu benliği sarmakta, geleceğe olan inanç kaybolmaktadır. Daha da kötüsü bu olumsuz duygu, düşünce ve davranışlar bir önceki kuşaktan ikinci kuşağa geçmektedir. Bu duruma “Sarkaç Psikolojisi/Sendromu” denir. Çocuk ya da genç, savaş döneminde anne-babasının, büyükanne-büyükbabasının sorunlu, sıkıntılarla örülmüş yaşam öyküsünü dinleyerek onların yaşadıklarını içselleştirmekte ve böylelikle kendi yaşamı ile ebeveynlerinin yaşadıkları arasındaki sınırı kaldırmaktadır. Böylece umutsuzluk daha da derinleşmekte, hayaller ortadan kalkmaktadır. Artık çocuk için insanlar kötüdür ve dünya artık iyi bir yer değildir. Savaş ortamlarda doğup büyüyen çocuklar, çatışmalar sonucunda ortaya çıkan vahşet ve ölümlere tanık olduklarından dolayı öfke, kin, nefret, korku, kaygı ve üzüntü gibi yoğun olumsuz duyguları sözle ifade etmek yerine eylemleriyle, davranışlarıyla ifade etmeyi tercih ederler. Hiçbir insana güvenmeme, herkesi düşman görme, çabuk sinirlenme, saldırgan davranışlar ve içe kapanma gibi davranışlar, savaş çocuklarında yaşanan davranış değişikliklerinden yalnızca birkaçıdır. Zihinleri, savaş, yıkım ve şiddet görüntüleri ile karışmış olan çocuklar, sürekli üzgün ve saldırgan bir ruh hali içindedir.  

İşte Azez’de, çocuklara yaratıcı drama etkinliği yapmak için gittiğimiz kentte, bir sürü hayali olmayan çocuk gördüm. Savaşın onlara verdiği tek şey vardı: Yokluk. Bu “yokluk” hissiyle hareket eden çocuklar, kimi karşısında görse bir şeyler istiyordu. Para, elinizdeki içilmiş yarım şişe su, oyuncak, yemek, ekmek. Özetle elinizde, masanızda, yanınızda ne varsa istiyorlardı. Bu şey ister bir sopa olsun ister bir çaput bez olsun. Yalnızca istiyorlardı…Verdiğinizde koşarak yanınızdan uzaklaşıyor, vermediğinizde ise hırçınlaşıp elinizden almaya çalışıyorlardı. Film karesinin içinde gibiydim. O anlarda ne kadar şanslı olduğumuzu düşünerek halimize şükrettim. Yediğimiz önümüzde, yemediğimiz arkamızdaydı.

Allah kimseyi vatansız bırakmasın ve Allah devletimize zeval vermesin diyerek bu haftaya başlamak istedim. Sahip olduklarınızın kıymetini bilmeniz dileğiyle