Doç. Dr. Zeliha Tekin


BAŞARININ MİHENK TAŞI: MİMAR SİNAN

TEKİN'CE KÖŞESİ


Değer yaratmak, farklı olmak gerekir. Osmanlı mimarisini zirveye taşıyarak evrensel değere dönüşen Mimar Sinan gibi. Öyle ki Sinan’ın bırakmış olduğu eserlerin sırrı hala çözülemiyor ve yapmış olduğu ince işçilik günümüzde yapılamıyor. Mimar Sinan’ın sırrı, işini, hayra vesile olabilmenin aşkıyla ve ahiret inancıyla yapmış olması; emeğini vücuduyla, ruhuyla ve işiyle bütünleştirmesidir. İlmini insanlığın hizmetine sunan Sinan, yaşadığı sürede 81 cami, 55 medrese, 51 mescit, 36 saray, 48 hamam, 26 darül-kurra, 17 imarethane, 17 türbe, 20 kervansaray, 8 mahzen, 8 köprü, 5 su yolu ve 3 darüşşifa (hastane) olmak üzere 375 eser inşa edip insanlığın hizmetine sunmuştur.

Edirne’deki Selimiye Cami UNESCO’NUN Dünya Kültür Mirası listesindedir. Sinan’ın hizmetlerinin karşılığında beklediği şey şu sözlerde gizlidir: “Me’muldur ki ila intiha-yı zaman ve inkırazı devran nazar eden, hulan-ı safaya cidd ü cehdim ma’lum oldukta insaf ile mezar eyleyüp bani du’a-yı hayr ile yad ideler inşalla-hü Te’ala.” Tam anlamıyla şu manaya gelmektedir sözleri: “Kıyamet kopuncaya ve kâinat yıkılıncaya kadar, sarf ettiğim ciddi gayretler dost olanlarla görüldükçe, onlara insaf gözü ile bakarak beni hayır dua ile anacaklarını umarım inşallah Te’ala.

Deha Mimar Sinan’ın yüksek mimari zekasını konuşturarak teknik sorunların nasıl üstesinden geldiği Vakanüvis (saltanatın tarihi olaylarını kaydeden kişi) tarafından şöyle kaleme alınmıştır: “Sadrazam Şemsi Ahmed Paşa, Sokullu Mehmet Paşa’nın Mimar Sinan’a yaptırdığı cami için: “Paşa bak, Mimar Sinan’a cami yaptırdın ama tepesine kuşlar pisliyor” demiş. Aradan epeyce bir zaman geçmiş ve Şemsi Ahmed Paşa da Sinan’a bir cami yaptırmak istemiş ama daha önce Sokullu’ya söyledikleri de aklından çıkmıyormuş. Neyse gidip derdini Mimar Sinan’a anlatmış. Büyük Mimar: “Gökyüzünü gören her şey kuşların hedefidir ama sen merak etme, ben sana kuş konmayan bir cami yapacağım” demiş. Ve Mimar Sinan gerçekten de Üsküdar’da üzerine kuş konmayan camiyi yapmış. Mimar, cami konumunu kuşların yanaşamayacağı bir yer olarak belirlemiş. Marmara Denizi ile Boğaz’ın kesiştiği nokta olan cami yeri, sert rüzgarlar almaktadır. Mimar Sinan’ın buraya inşa ettirdiği dalgakıran nedeniyle dalgakırana çarpan dalgalar, kıyıyla sert bir tepkimeye girmekte böylece kuşlar camiye yanaşmak istedikleri zaman bu sert engelle karşılaşmaktadır. Ayrıca kuşlara karşı ikinci önlem olarak da caminin kubbesindeki kanalları üste doğru eğimli yapmıştır ki bu kanallara gelen rüzgâr yukarı doğru üfleme yapsın, ses çıkarsın ve sesi duyan kuşlar da ürküp kaçsın. Anlaşıldığı üzere, Sinan’ın eserlerinde görülen ve görülemeyen her şey bir hesaba dayanmaktadır.

Gerçekten de her şeyin ve her işin bir felsefesi vardır. Hayatta her şey bir amaca hizmet eder ve amaçsız da sonuç olmaz. Dünya, kendisi için dönmez, Güneş, kendisi için ısıtmaz, Ay, kendisi için parlamaz. Kendi kabuğunda saklanan her şey günün birinde çürüyüp yok olur. Mesela, paylaşmadığın bilgi, yok olur. Açıklamadığın sevgi, kalbe ızdırap verir. Zamanında kullanmadığın para, pul olur. Kendini adamadan yapılan iş, sıradan olur. Buna karşılık ince ince, adanılarak yapılan iş, Koca Sinan’ın eserleri gibi ölümsüz olur.

Mimar Sinan’ın başarısının sırrı çocukluktan itibaren işin mutfağında olmasıdır (çırağı olmadığınız bir işin ustası olamazsınız). İlk olarak marangozluk mesleğinde çırak olur. Buradaki yeteneğini geliştirince taşa yönelir devşirilince de Yeniçeri Ocağına alınır. Sinan, ordu ile beraber seferlere katılır. Farklı şehirler görmesi ufkunu açar. Yıkılan harabeleri, binaları gözlemlemesi, yorumlaması teknik bilgisini artırır (yaşayarak öğrenme). Sanatını çok iyi bilen Sinan, matematik ve fizikte de çok ileri seviyededir.

Romalıların “Doğu’nun Michelangelo’su” dediği Mimar Sinan gibi işinizi aşkla yapmanız dileğiyle…