Muş Basın Muş Basın


BEN BU VATAN İÇİN ÖLÜRKEN SEN NE YAPTIN?


Çevremizde kıyametler koparılıp, milyonlarca Müslüman katledilirken, ülkemizin de kaynayan bir kazanın içinde olduğu aşikâr olup kör gözler bile rahatlıkla görebilmektedir. Etrafımızdaki coğrafyayı, kan veya gözyaşı, hâkimiyeti altına almışken, Akbabalar ise, bu kadar kişinin kanından ve gözyaşından kazanç elde etmenin peşine düşmüştür. Şer ittifakları kurulmuş ve Müslüman toprakları pay edilmiştir.

Aba altından sopa göstererek, üstü kapalı tehditlerle, müdahalelerimiz engellenmeye çalışılarak, diğer yandan, piyonlara kaos çıkarmaları için talimatlar verilip, her türlü destek ve imkanlar sağlanmakta. Bu kalleşlikler, gözümüzün önünde alenen yaşanırken, bizim de ülke olarak her an uyanık ve hazır vaziyette olmamız gerekmektedir. Ve unutulmamalıdır ki, bir ülkenin gücü, o ülkenin silahlı kuvvetlerine bağlıdır. Ordun güçlüyse, sen de güçlüsün mantığı doğru bir yaklaşım olarak karşımıza çıkmaktadır.

İşte tam da bu yüzden yılanlar güruhunun ilk müdahale edeceği nokta ise, TSK yani ordumuz olacaktır. Ki oldu da. 

Ve bu saatten sonra her nefer, tabiri caizse sinek uçurtmamak için, kırmızı alarm durumuna geçirilmiştir. Vatanın birliğini ve bütünlüğünü korumak için hamleler yapılıp, şer ittifaklarının oyunlarının önüne geçilmeye ya da, hamlelerini boşa çıkarmaya yönelik karşı hamleler yapılmaktadır. Bu karşılıkların güçlü olmasını sağlayan da yine TSK´dır. Çünkü TSK´nın başarısı akabinde ki bürokratik adımlarla, kazanımlar daha kalıcı ve kesin hale gelmektedir.

Bu kan döngüsü yaşanırken, ordumuzun ve milletimizin moral ve motivasyona en çok ihtiyacının olduğu şu günlerde, bir vekilin çıkıp, ?askerin görevi ölmek, bunun için maaş alıyorlar? demesi, diğer bir vekilin 1 milyon 2 yüz bin liralık faturayı bu benim hakkım deyip kendini savunarak haklı göstermesi, insanları üzmüş olup, özellikle de hemen hemen her gün şehit haberi aldığımız bu puslu zamanda, Mehmetçiğimizi de incitmiştir. Ülkemde bin 4 yüz lira aylıkla geçinilmeye çalışılırken, 15 bin lira aylık maaş alınıp, 1 milyon 2 yüz bin lira iletişim bedeli ödenen ve 2 yıl milletvekilliği yapılıp, akabinde ömür boyu rahat bir hayata kavuşanların, böyle talihsiz açıklamalar yapıp, tirajı komik durumlara düşmeleri ise İlahi adaletten başka bir şey değildir.

Hâlbuki gönül isterdi ki, bu vekillerin çıkıp, benim askerim başımın tacıdır, payıma düşen bu kadarlık iletişim bedelinin askerlere pay edilip, aileleri ile görüştürülmeleri sağlansın demeleri yeterli olacaktı. Fakat olmaz, illaki maksadı aşan konuşmalar yapılıp bir sürü insanın moralini bozmaları gerekiyor. Çünkü reklamın iyisi kötüsü olmaz. Maksat bir şekilde gündemi meşgul edip, kendilerini hatırlatmak.

Benim askerim en güzel çağlarında vatan borcunu ödüyor. Vatan borcunu öderken de belki gazi belki de şehit olacak. Kimin umurunda. Tamam! Şehitlik ve gazilik her Müslümanın isteği? Lakin ya ardında kalanlara ne olacak, hadi onlara da gazilik ya da şehitlik aylığı bağlansın diyelim. Ya yanında bir arkadaşını kaybedenin psikolojik durumu ya bir daha toparlanamayacak şekilde psikolojileri bozulan gencecik çocuklara ne olacak.

İşte bu çocukların da, geleceklerinin kararmaması ya da geleceğe bir nebze de olsa umutla bakmaları için, devlet eliyle bir şeyler yapılabilir. En basitinden, askerliğe giriş tarihleri itibariyle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti tarafından sigorta girişleri yapılıp, prim borçları ödenerek, askerlik süreleri SGK prim gününe eklenecek şekilde düzenlemeler yapılabilir. Bu şekilde olursa,  bakmakla yükümlü oldukları kişilerin, en azından hastalıklarıyla ilgili çaresizlikleri ortadan kalkmış olur. Daha az şeyi düşünüp, daha sağlam ve gözü pek mücadele etmeleri sağlanırdı. Umarım böyle özünde küçük, fakat etkisi büyük ayrıntıları birileri gündemine alıp Türkiye Büyük Meclisinde tekrar gündeme getirerek, askerimize ve doğrudan da TSK´ya ekstra bir güç sağlar. Sonuç itibariyle artık savaşlar ganimet için değil de kendi toprak bütünlüklerini sağlamak ya da güçlerini pekiştirmek için yapılıyor. Ve etrafımızda bu kadar leş kargası, akrep ve çıyan var iken yarının ne getireceğini kimse bilebilir mi?  Kim istemez ki, ordusunun daha da güçlü olmasını?  Naçizane içimizdeki duyguları bu şekilde dışa vurduk. Kusurumuz var ise af ola.