Doç. Dr. Zeliha Tekin


DEPREM VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

TEKİN'CE KÖŞESİ


Acımız büyük. Hepimizin yüreği yanıyor. Bu zor günlerde halk olarak kilitlenmeliyiz ki yaralarımızı hızla saralım. Bizim insanımız vefakardır, bizim insanımız fedakardır ki bunu depremde de gördük. Bebeğine, eşine bir şey olmasın diye kendini siper edenler bizim gönlü geniş insanımızdır. Enkazdan her kurtardığı canda kendi canını kurtarmışçasına göz yaşı döken bizim insanımızdır. Evet, devletin bütün imkanlarını seferber ettiği bu felaket bizi birbirimize kenetledi, ailemiz, akrabalarımız, komşumuz ve arkadaşlarımız olmayınca bizim tek başımıza bir anlam ifade edemeyeceğimizi gösterdi. Tıpkı Şaman öğretisindeki gibi: “Doğada hiçbir şey kendisi için yaşamaz. Nehirler kendi suyunu içemez. Ağaçlar kendi meyvelerini yiyemez. Güneş kendisi için ısıtmaz. Çiçekler kendileri için kokmaz. Toprak kendisi için doğurmaz. Rüzgâr kendisi için esmez. Bulutlar kendi yağmurunda ıslanmaz. Doğanın anayasasında ilk madde şudur: Her şey birbiri için yaşar. Birbiri için yaşamak doğanın kanunudur.”

Biz halk olarak bir daha böyle büyük acılar yaşamak istemiyoruz artık. Sorgulanması gereken pek çok konu var. Önlem almamız gereken, tedavi edilmesi gereken pek çok hastalığımız var. Mümkün olan en kısa sürede bu yapıların iznini veren, daha fazla para kazanacağım diye kolonları ortadan kaldıran, eksik malzeme kullanan ve kanunlara, yönetmeliklere uymayan kişiler tespit edilmeli, cezalandırılmalı ve mesleklerinden men edilmelidirler. Bilinçli ya da bilinçsiz, kusurlu ya da hatalı, bilerek ya da bilmeyerek kim ki bir cana kıymışsa bedelini misliyle ödemelidir.

Ülke olarak yaşananları uzun yıllar unutamayacağız belki de ama bundan sonraki felaketler için de önlem almak gerekir. İranlı din ve tarih bilgini Taberi demiştir ki; “bir olayın meydana gelmesinden sonra tedbir alana akıllı denmez. Asıl akıllı kişi, olay meydana gelmeden önce çare ve çözüm arayandır. Olaylara, meydana gelmeden önce çare düşünmek gerek.”

Şu bir haftadır inşaat mühendislerinden, jeologlardan, deprem teknolojileri konusunda uzman kişilerden ve profesör din adamlarından sıklıkla şu sözleri işittik: “Deprem öldürmez, ihmal ve bina öldürür”, “ilk depremde hasar gören binalar, ikinci depremde yıkıldı”, “denetimin, organizasyonun, koordinasyonun ve plan yapmanın ne kadar önemli olduğu bir kez daha anlaşıldı”, “eğitim ve iş ahlakı şart” “dua ve kader ile bilim çatışmaz”

Zaman, bilim ve akıl ile yol alma zamanıdır. Dinamik, akılcı düşünceden uzaklaşıp her başımıza geleni kadere bağlayıp atıl bir insan olamayız. Hataları, kötü olayları ya da afetlerdeki kayıpları kadere yükleyerek mazeret yaratamayız. Nitekim, 1990 yılının hac mevsiminde Suudi yetkililerin tedbir almaması ve liyakatsizlik yüzünden Mekke-Mina’daki El Müeysem Tüneli’ne hacı adayları ters yönden girince kargaşa oluşmuş, 1426 hacı adayı ezilerek, sıkışarak ve havasızlıktan hayatını kaybetmişti. Olayın ardından dönemin yöneticileri şu açıklamayı yapmışlardı: “Allah’ın takdiri”.

Benzer bir olay da 1974’de yaşanmıştır. Türk Hava Yolları’nın DC-10 yolcu uçağı Paris’in kuzeyine düşmüş ve 300’den fazla insan hayatını kaybetmiştir. Sonradan şöyle bir açıklama yapılmıştır: Uçağının düşme nedeni yer hizmetlerinde çalışan ve yeterli teknik bilgiden yoksun olan bir işçimizin bagaj kapısını gerektiği şekilde kapatmamasıdır.” Kazaya sebep olan işçi ve Türk Hava Yolları yetkililerinin sonradan özür dilemeleri yapıcı bir etki yaratmamıştır. Aksine yüzlerce insanın ölümüne yol açan yıkıcı bir gücün yani insanın ne kadar tehlikeli olabileceği bir kez daha gözler önüne serilmiştir. 

Kıssadan hisse, yaşanılan bu olaylar doğanın dilinin bilim dili olduğunu doğrulamıştır. Bilim, deneyim ve gözlemlerin toplamıdır. Birbirine bağlı sistemlerde çalışanların her biri yaptıkları işlerle alakalı olarak düzenli aralıklarla denetlenmelidir. 

Ben deprem uzmanı ya da yer bilimci değilim ama bir vatandaş olarak şunları söyleyebilirim: Devletimiz, başta her yıl küçüklü büyüklü ortalama 2 bin depremin yaşandığı ülke olan Japonya gibi sık depremlerin yaşandığı ülkelerde depreme karşı hangi önlemler alınıyor kapsamlı bir şekilde araştırmalı, bu ülkelere araştırmacılar, mühendisler, müteahhitler göndermeli, afetler konusunda saha tecrübesine sahip bilim insanlarından bir komisyon/kurul oluşturmalı, inşaat sektörü için yeni bir kontrol mekanizması yaratmalı, imar aflarını ortadan kaldırmalı, depreme dirençli/dayanıklı binalar için müteahhitleri, mühendisleri ve mimarları binaları depreme dayanıklı hale getiren teknolojilere yönlendirmeli, binaların risk-dayanıklılık simülasyonlarını yaptırmalıdır. Ayrıca devlet, her önüne gelenin bina yapmasına izin vermemelidir (Türkiye’de 330 bin müteahhit vardır. Bu sayı nüfusu bize eş değer olan Almanya’da 3 bin 800’dür). Daha anaokulundan itibaren “afetlerle yaşamak” “kriz ve risk yönetimi” ve “iyi ve ahlaklı vatandaş olma” üzerine eğitimler verilmelidir.

Güzel ülkemin başı sağ olsun. Depremde hayatını kaybeden insanlarımıza Allah’tan rahmet, kalanlara sabır diliyorum. Bir daha böyle felaketlerin yaşanmaması dileğiyle.

“Eğer bir inşaat ustası bir adama ev yaparsa ve yapılan ev yeterince sağlam olmayıp sahibinin üstüne çökerek ölümüne sebebiyet verirse o vakit inşaat ustasının başı uçurulsun.”

- Hammurabi Kanunları MÖ 1760/229. Madde-