Doç. Dr. Zeliha Tekin


DOĞRU KARARLAR VEREBİLMEK İÇİN FARKLI YÖNLERDEN DÜŞÜNMEK VE MANTIKLI DAVRANMAK GEREKİR

TEKİN’CE KÖŞE YAZISI


Anadolu’yu Türklere karşı korumak için tahta çıkan Bizans imparatoru Romen Diojen, Selçukluları Anadolu’dan kovmak ve Maveraünnehir’e geri göndermek istiyordu. Bu amaçla Diyojen Balkanlardan ve diğer yerlerden binlerce paralı asker topladı, Bizans ordusu sayıca Selçuklu ordusundan kat kat fazlaydı ve ona göre zafer Bizans’ın olacaktı. Fakat Diyojen’in hesaba katmadığı pek çok şey vardı:

Selçuklu ordularının başkomutanı olan sultanların en önemli uğraşlarından birinin askeri faaliyetler olduğu (Sultanlar, askeri faaliyetlerin hazırlığına barış zamanında başlamakta, ordularını daima sefere ve savaşa hazır ve eğitimli bir halde bulundurmaktaydılar).

Selçuklu sultanlarının kendine özgü tekniklerinin olduğu (sultanlar, herhangi bir savaş-sefer kararı almadan önce siyaset yoluyla rakiplerini zayıflatmaya çalışmakta; düşman ordularının kuvvetini öğrenmeden ve ölçmeden büyük çaplı bir askeri faaliyete girişmemekteydiler. Sultan Alparslan da Malazgirt savaşından önce Bizans ordusunun durumunu öğrenebilmek için 1070 yılı içinde Selçuklu akıncı komutanı Afşin’i Anadolu’ya göndermiştir).

Selçukluların savaş esnasında farklı bir savaş tekniği izleyeceği (pusu kurarak, pusu kurulan yere düşman ordusunu çekmek suretiyle düşmanı kuşatmak ve imha etmek eski Türk meydan savaşlarında sıklıkla başvurulan bir yöntemdir. Sultan Alparslan bu yöntemi Malazgirt Savaşında başarılı bir şekilde uygulamıştır. Alparslan’ın başında bulunduğu küçük birlikler, bir taraftan uzaktan savaşla Bizans ordusunu yıpratırken diğer taraftan da yavaş yavaş geri çekilerek, bu orduyu pusunun kurulduğu yere çekmişlerdir. Bizans ordusu, pusunun kurulduğu yere gelince de Alparslan’ın daha önce tepelerin arkasına yerleştirdiği ve ileri gönderdiği kuvvetler tarafından dört bir yandan kuşatılıvermişlerdir).

Selçuklu askerlerinin şehit olacaklarını düşündükleri için ölümden korkmadıkları.

Selçuklu kumandanı Alparslan’ın iyi bir hatip olduğu ve askerlerini motive ettiği (iyi bir lider olan başkomutan Sultan Alparslan, etkili nutuk söyleme yeteneğine fazlasıyla sahipti. O Malazgirt Savaşından önce ordusuna şöyle hitap etmiştir: “Şehit düşersem, vurulduğum yere gömün. Geri kalanlar da oğlum Melik Şah'a tabi olsun. Bugün burada, bir hükümdar/sultan gibi değil, bir er gibi din ve devlet uğrunda savaşacağım. Savaştan korkanlar çekip gitmekte serbesttir. Şehit olanlar cennete girecekler, kalanlar da dünya nimetine gark olacaklardır. Savaştan kaçanları ise öteki dünyada ateş, bu dünyada da alçaklık beklemektedir”).

Bizans ordusundaki paralı askerlerin gönüllülük esası ve vatan sevgisiyle hareket etmediği (yenileceklerini anladıkları an savaş meydanını bırakıp kaçacakları)

Askerleri arasında milliyet farklılıkları olduğu (Hristiyanlığı, Bizans’ın boyunduruğu altına girdikten sonra kabul eden Peçenekler savaş esnasında, dindaşları olan Bizans’ı terk ederek, soydaşları olan Selçukluların tarafına geçmiştir)

Devlet ve askeri idarede kendi gücünün bilincinde olan, hızlı hareket edebilen, farklı yönlerden olaylara bakabilen ve kitle psikolojisini iyi bilen Sultan Alparslan’ın, askeri ve devlet idaresinde hisleriyle davranmayıp mantığıyla hareket etmesi ona savaşta başarıyı getirmiş, Anadolu'yu Türklere karşı savunmak için tahta çıkıp büyük bir ordu toplayan Diyojen ise Alparslan'a karşı başarısız olunca tahttan indirilmiş ve Bizans tarafından idam edilmiştir.

Sonuç olarak karar vermek bir seçim işidir. Seçim yaparken de zaman işlemeye devam eder bu yüzden verilen kararın akılcı olması gerekir. Unutulmamalıdır ki en kötü karar kararsızlıktan iyidir ve karar verildikten sonra dönülmemelidir.