Doç. Dr. Zeliha Tekin


İÇİMİZDEKİ İYİ KÖPEĞİ BESLEYEBİLMEK

TEKİN'CE KÖŞESİ


Goethe, “Kardeşlerimi Allah yarattı ama, dostlarımı ben kazandım” diyerek içinde bulunduğumuz durumu ve o duruma nasıl geldiğimizi çok güzel özetlemiştir. Öz farkındalık, öz değerin altın anahtarıdır. Bütün düşünce ve davranış kalıplarımızı öğrenir ve bu kalıplar ekseninde öz değer yaratırız. Bu kalıpların bilincine varabilirsek, onları değiştiririz. Şayet kalıpları kırma gücümüzü kaybetmişsek o zaman da odağımızı değiştiririz.

Bilerek ya da bilmeyerek kalıplar/ kalıp yargılar yaratırız. Farkında olarak ve bilinçli davranarak kalıp yargıları yenebiliriz. Çünkü, inançlarımızı ve kalıp yargılarımızı değiştirmemiz, davranışlarımızı değiştirmemiz anlamına gelir. Davranışlarımızı değiştirdiğimiz zaman da insanların bize karşı davranışlarını değiştirmiş oluruz.

Olumsuz kalıp yargılarımız beşikten mezara kadar bize eşlik eden bir türlü tiryakiliktir. Hayatımızı köklü şekilde etkilemiş olan ailevi ve kültürel koşullanmaların farkına varır varmaz suçlama ya da değişikliği kabul etme davranışına yönelebiliriz. Şayet karşımızdaki insanı suçlama davranışına yönelirsek olumsuz kalıplanma tekrar eder ve öz değerimiz düşer. Değişim ise hayatımızın kontrolünü elimize almamıza, öz saygımızın artmasına ve olumsuz kalıp yargılarımızdan kurtulmamıza yol açar. Evet kendimizi açmak ve kalıp yargılardan/ön yargılardan uzak kalabilmek ve kör noktalarımızın neler olduğunu fark etmek ustalık gerektirir. Çeşitliliğin gücüne inanmak ve ayrımcılığın zehrinin farkına varmak gerekir.

Önyargılı insanlar, hayata kirli bir camdan bakıp her şeyi kirli olarak görürler. Tıpkı şu hikayedeki kadın gibi. Genç bir çift, yeni bir mahallede, yeni bir eve taşınmış. Sabah kahvaltı yaparlarken, komşu da çamaşırları asıyormuş. Kadın kocasına: “Bak şu kadına çamaşırları yeterince temiz değil, besbelli çamaşır yıkamayı bilmiyor, belki de doğru sabunu kullanmıyordur” demiş. Kocası ona bakmış, hiçbir şey söylemeden, kahvaltısına devam etmiş. Günler günleri kovalamış ve kadın, komşusunun çamaşır astığını gördüğü her sabah aynı yorumu yapmaya devam etmiş. Aradan bir ay kadar zaman geçmiş, bir sabah, komşusunun çamaşırlarının tertemiz olduğunu gören kadın çok şaşırmış, bak demiş kocasına: “Nihayet çamaşır yıkamayı öğrendi, merak ediyorum, kim öğretti acaba?” Kocası uzun uzun karısına bakmış ve “ben bu sabah biraz erken kalkıp odamızın camını sildim” diye cevap vermiş.

Nasıl bakarsanız öyle görürsünüz. İçinizde ne varsa dışınıza onu yansıtırsınız. Bilge bir Amerikan Kızılderilisi kendi içindeki mücadeleleri şöyle anlatmıştır: “İçimde iki tane köpek var. Köpeklerden biri kötü ve huysuz, diğeriyse iyi. Kötü köpek iyi köpekle sürekli olarak kavga ediyor. Ben en çok hangi köpeği beslersem o köpek kazanıyor.”  Ustalık, hayatın bize tam olarak neler gösterdiğini fark edebilmektir. Tıpkı Leonarda Da Vinci’nin dediği gibi: “Üç sınıf insan vardır: Görenler, gösterildiğinde görenler ve görmeyenler.” Görenlerden olmanız ve içinizdeki iyi köpeği beslemeniz dileğiyle…