Doç. Dr. Zeliha Tekin


İLK VAHİY: OKU!

TEKİN’CE KÖŞE YAZISI


Kur’anın ilk ayeti (Alak /96) “oku!”dur. “Oku! Yaradan Rabbinin adıyla oku! O insanı bir Alak’tan (asılıp tutulan zigot) yarattı. Oku! Rabbin sonsuz kerem sahibidir. O Rab ki kalemle yazmayı öğretti. İnsana bilmediği şeyleri öğretti”. İlk vahiy oku emridir. İki kere tekrar edilmesi, okumanın, bilgiyi aramanın dinde ve insan yaşamında ne kadar önemli olduğunun işaretidir. Nisa suresi 162. ayette “İlimde derinleşip yüksek bir mevkiye erenler, sana indirilene (Kur’an) ve senden önce indirilene inanırlar. İşte onlara büyük bir ecir-mükafat vereceğiz” der. Bizler gözümüz gördüğü, aklımız erdiği sürece bilgiyi arayan ve çoğaltan; bilimle din arasına kalın duvarlar örmeyen insanlardan olmalıyız. Evimizin penceresinden dışarı baktığımızda gördüğümüz insanları, hayvanları, çiçekleri, bitkileri, dağları, nehirleri, gökyüzünü, bulutları, yıldızları, ayı, güneşi, toprağı kısacası yerde, yerin altında ve gökte yaratılan ne varsa anlamlandırıp açıklayabilmek istiyorsak daha fazla okuyup öğrenmemiz, araştırıp bilgimize bilgi katmamız gerekmektedir. İrlandalı yazar Richard Steele: “Beden için spor neyse, zihin için okumak odur” diyerek okumanın zihne faydasına değinmiştir. Gerçekten de yapılan araştırmalarda kitap okumanın bireyin düşünme becerisini artırdığı, kitap okuyan insanın konuları kolay bir şekilde anladığı ve kavradığı ortaya çıkmıştır. Kitap okumanın ayrıca her yaşta kelime dağarcığını geliştirmesi, stresi azaltması, hayal dünyamızı geliştirmesi, yaşamı sevdirmesi, yaşam sevinci kazandırması, dünyaya bakış açımızı olumlu yönde değiştirmesi, toplumsal ilişkilerimizin kalitesini artırması, yaşlanmanın olumsuz etkilerini azaltması (örn. Alzheimer olma riskini önemli ölçüde düşürmektedir), uyku kalitesini yükseltmesi ve gerek sosyal yaşamdaki gerekse de iş yaşamındaki başarıyı artırması gibi daha pek çok faydası bulunmaktadır.

Toplum olarak tahsilli olana, üniversite okuyana, öğretmen, mühendis, doktor olana saygı duyarız, imrenerek bakarız. Okuyan maddi durumu iyi olmayan öğrencilere hemen yardım elimizi uzatıp burs veririz. Okullarımızın ihtiyacı varsa eksikliklerini gidermeye çalışır, boya-badana, tamirat işlerine yardım ederiz. Kısacası öyle ya da böyle okumak, okutmak, okula gitmek hayatımızın her safhasında yer almaktadır. Fakat iş kitap okumaya, araştırma yapmaya geldiği zaman bu eylemi ne kadar gerçekleştirdiğimiz ve ne kadar bilinçli, eleştirel bir şekilde kitap okuduğumuz tartışmalı bir konudur. Okuyup öğrenmek yerine kulaktan dolma bilgilerle yol almaya çalışıyoruz, okumaya üşeniyoruz. Bilimin ve teknolojinin son derece ilerlediği günümüzde, toplum olarak daha özgür, daha kültürlü, daha modern ve daha gelişmiş olmak istiyorsak daha çok okumamız gerekir. Okursak ekonomik olarak kalkınırız, okursak başka ülkelerin boyunduruğunda (kültürel, ekonomik, sosyal) olmayız ve başkaları tarafından cahil, geri kalmış olarak yaftalanmayız. ABD eski çalışma bakanı Robert Reich, bilginin ve öğrenmenin hem yöneticiler hem de çalışanlar için önemini vurgulayan siyasetçilerden yalnızca bir tanesidir. Reich “Geleceğin Şirketi”nde şöyle yazmıştır: “İlk iyi fikrini hayata geçirmeyi başaracak bir şirket mi kurmak istiyorsunuz? Öyleyse öğrenmeye değer veren bir kültür yaratın. Yeni ve daha büyük sorumluluklar almanızı sağlayacak iyi bir kariyeriniz mi olsun istiyorsunuz? Öğrenme arzunuzu hiç yitirmeyin ve sürekli olarak öğrenmenize fırsat tanıyacak bir kuruluşta çalışın.”

“Öğrenmeye değer veren bir kültürün yaratılması ve yaşatılması” nda bizim de vatandaş olarak sorumluluğumuz bulunmaktadır. Sahip olduğumuz kültür ve medeniyet atalarımızın çabasının ürünüdür. Bu yüzden fert olarak her birimizin, ülkemizin geleceğinde rol oynadığımızı unutmamamız gerekir. Okuduklarınız ışık olsun.