Tahsin ÖTGÜÇ - Emekli Müftü


İSTANBUL’UN FETHİ VE GENÇLİK

KONUK YAZAR


İstanbul’un fethi, orta çağı kapatıp yeniçağı açan, Bizans’ın bin yıllık hükümranlığını son veren, hakkın batıla, imanın küfre, üstün geldiğini gösteren önemli bir zaferdir. Fatih Sultan Mehmet, 1451 yılında Bursa’da iken İstanbul’un fetih çalışmalarına başladı. Önce Anadolu hisarının karşısına Rumeli hisarını yaptırdı. Boğazı kontrol altına aldıktan sonra Edirne’ye geldi. Burada büyük hazırlıklara başladı. Cihan tarihinde görülmemiş büyük topların dökülmesine başlandı. Bu toplar sayesinde bir buçuk tonluk taş gülleler bir km’den ileri atılabiliyordu. Fatih Sultan Mehmet, Nisan 1453 tarihinde İstanbul surlarının önlerine geldi. Şehri iki yüz bin kişilik ordu ile kuşattı. Battal oğlu Süleyman Bey’in komutasındaki Osmanlı donanması Fatihin emriyle galata sırtlarından halice indirildi. 72 parçadan oluşan Osmanlı donanmasını haliçte gören, Bizanslılar, şaşkına döndüler. Çünkü onlar halicin önünü zincirle kapatmışlardı. Türk toplarının açtığı delikleri gece ve gündüz kapatmaya çalışıyorlardı. O güne kadar böyle dehşetli bir muhasara görülmemişti.

Fatih Sultan Mehmet Han’ın ikinci defa teslim olma teklifini on birinci Konstantin kabul etmedi. Bunun üzerine Fatih, son hücuma karar verdi. 27 Mayıs 1453 tarihinde harp meclisinden savaşa devam kararı çıktı.29 Mayıs 1453 tarihinde Fatih Sultan Mehmet sabah namazını kıldıktan sonra Müslüman Türk askerinin muzafferiyeti için Allah’a dua etti. Karadan ve denizden saldırılar başladı. Ak Şemseddin ve Molla Gür ani hazretleri askerlerin içinde onlara moral veriyorlardı. En şiddetli çatışma Topkapı ile Edirne kapı arasında meydana geldi. Edirnekapı ve Topkapı surları harabeye dönmüştü. Bu savaş sıradan bir savaş değildi. Bu savaş İslam’ın küfürle olan mücadelesiydi. Bin yıldır İstanbul’u elinde tutan Bizans’ın çan sesleri yerine, ezan seslerinin semaya yükselmesine vesile olan, dolayısıyla küfrün karşısında hakkın galip geldiği bir zaferdir.

Ulubatlı Hasan padişahın sancağını Topkapı surlarına dikmeyi başardı. Ulubatlı Hasan ve beraber irinde 18 asker sancağı düşürmediler, hepsi de hükümdarlarının gözü önünde şehit düştüler. Bizans düşmeye mahkûm oldu. İmparator on birinci Konstantin savaşta öldü. Fatih Sultan Mehmet, Peygamberimiz (s,a,v) efendimizin müjdesine mazhar olmanın verdiği sevince, secde ederek Allah’a Hamdü sena etti. Her taraftan şehre giren Türk ordusu, Ayasofya’ya doğru yürümeye başladı. Bizans halkı Ayasofya kilisesine dolmuş kurtarıcı bekliyordu. Öğle vaktinde ezan ve tekbir sesleriyle şehre giren Fatih Sultan Mehmet, Ayasofya’ya geldi. Bizans halkı ayağına kapandılar. Atından inen Fatih, bir konuşma yaparak her kesin hayatının ve hürriyetinin bağışlandığını bildirdi. Ayasofya kilisesi camiye tahvil edilerek ilk Cuma namazı kılındı. Cuma namazını Fatih Sultan Mehmet Han kıldırmıştır. Namaz esnasında ilginç bir durum yaşanmıştır. İstanbullun fatihi, Cuma namazının farzına durduğunda iftitah tekbirini üç defa tekrar etmiştir. Bunun nedeni sorulduğunda, kıble istikametinin doğruluğunda tereddüt ettiği için, Beytullahı görünceye kadar tekbire devam ettim cevabını vermiştir. Fatih, kalp gözü açık bir Padişah idi.

Rivayetlere göre çeşitli zamanlarda 6 defa kuşatılan Kostantin’iye bir türlü Bizans’ın elinden alınamamıştı. Ashaptan Eba Eyyubi el Ensari hazretleri Bizanslılara karşı yapılan savaşta burada şehit düşmüştür. Efendimiz bir hadislerinde,” Konstantin’iyle elbette fetholunacaktır. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onun askeri ne güzel askerdir” buyurdular. İşte 20 yaşında bir genç hükümdar Fatih Sultan Mehmet Han, Bizans’ı mağlup ederek orta çağı kapatıp yeniçağı açmıştır. Arif Nihat Asya’nın bir şiirinde; sen de geçebilirsin, yardan, anadan, serden. Senin de okuyalım destanını ezberden. Haberin yok gibidir, taşıdığın değerden. Elde sensin, dil de sen. Gönüldesin baştasın. Fatihin İstanbul’u fethettiği yaştasın. Dediği gibi, gençliğimiz kendi değerini idrak etmeli ve gereğini yapmalıdır. Bu noktada Fatih Sultan Mehmet Hanın kişiliği irdelenmeli, Fatihi, Fatih yapan değerlere sahip olmaya çalışılmalıdır. Gençler olarak kendimizi fikir muhasebesinden geçirmeliyiz. Fatih gibi çağ açamazsak da, içinde bulunduğumuz çağı, en iyi şekilde yaşayabiliriz. Vatana, ülkemize ve toplumumuza ışık veren, üreten, yaraya merhem olan birer genç olabiliriz. Daima büyük düşünen, istikbal vaat eden, kendi bilgisi ve kültürüyle etrafa ışık veren birer genç olabiliriz. Bunun için zamanı çok iyi değerlendirmeli, geleceğe yönelik bilgi, kültür ve tecrübelerimizi geliştirmeliyiz. Bu vesileyle İstanbul’un fethi nin 569. yılında Hakkın karşısında batılı mağlup etmeye vesile olan başta Fatih Sultan Mehmet olmak üzere, onun güzel ordusunu hayırla yâd ediyorum. Ruhları şad olsun. Amin.