Abdulhak AKPOLAT - İl Başvaizi


KARDEŞLİK HUKUKU

KONUK YAZAR


Hepimiz insan olarak aynı özden, aynı topraktan yaratıldık. Hepimiz beşer olarak aynı babadan, Âdem’den; aynı anneden, Havva’dan geliyoruz. Hepimiz aynı dünyayı, aynı âlemi birlikte paylaşıyoruz. Hepimiz aynı güneşin ısısından, aynı ayın ışığından istifade ediyoruz. Hepimiz Âdem’in çocukları olarak Allah nazarında tarağın dişleri gibi eşitiz. Hz. Ali’nin, “Ya hilkatte eşimsin ya dinde kardeşimsin” sözü bu hususu veciz bir şekilde ifade etmiştir.

Bizim hem insan olmaktan hem de İslam’a inanmaktan kaynaklanan kardeşliğimizin bir hukuku ve bir ahlâkı vardır. Din-i Mübin-i İslâm’dan kaynaklanan kardeşlik, soy, sop, dil, bölge ve asabiyet temelinde bir kardeşlik değildir. Hele hele çıkar temelinde bir kardeşlik hiç değildir. Yüce değerler ve yüksek idealler etrafında bir kardeşliktir. İman ve takva ekseninde bir kardeşliktir. İslâm kardeşliğidir. Müslümanlar, aynı bütünün parçalarıdır. Aynı birin yansımalarıdır. Tevhid ile gelen vahdetin temsilcileridir. Müslümanlar, aynı bedenin organları, aynı binanın tuğlaları gibidir. Müslümanlar, birbirlerine hak bağı ile bağlıdır.

Müslüman, Allah’a ve O’nun mesajlarına saygı duyan, Allah’a ta’zimde bulunan ve Allah’ın yarattığı bütün mahlukata şefkat nazarıyla bakan insandır. Müslüman, kendisi için istediğini kardeşi için de ister. Müslüman güvenilir insandır. Eli ve diliyle başkalarına zarar vermez; kardeşine zulmetmez, haksızlık etmez, düşmanlık etmez.  Müslüman, kardeşine sırt çevirmez; sıkıntılı anında ona destek olur. Müslüman, kardeşinin üzüntüsünü, sevincini paylaşır. Müslüman, Müslüman kardeşini en az kendisi kadar değerli ve saygıdeğer görür. Onu küçük göremez. Zira o, Allah katında çok değerlidir. Cenab-ı Hak şöyle buyurur: “Andolsun, biz insanoğlunu şerefli kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık. Kendilerini temiz şeylerle rızıklandırdık ve onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.” (İsrâ, 17/70.) Peygamber Efendimiz (sav) de bir gün tavaf esnasında Kâbe’ye yönelerek şöyle buyurmuştur: “Ey Kâbe! Sen ne güzelsin. Senin kokun ne güzeldir. Senin azametine ve kutsallığına hayranım. Fakat Allah’a yemin ederim ki, müminin saygınlığı Allah katında senin saygınlığından daha fazladır.” (İbnMâce, Fiten, 2.)

Bugün Âdem’in çocukları olarak kardeşliğe, merhamete, şefkate, insaf ve vicdana her zamankinden daha fazla muhtacız. Bugün insanlık ailesi olarak yüce değerleri hayatımıza aktarmaya her zamankinden daha fazla muhtacız. Bugün insan olmaktan kaynaklanan kardeşliğimizi yeniden hatırlamaya ve bu doğrultuda birlikte yaşamanın hukukunu ve ahlakını oluşturmaya her zamankinden daha fazla muhtacız. Bugün İslâm ümmeti olarak İslâm diyarlarını yeniden ilim, hikmet ve marifet yurduna dönüştürmek için çalışmaya ihtiyacımız var. Bugün İslâm coğrafyasında yeniden barış ve esenliği, merhamet ve şefkati, kardeşlik ve dostluğu, hak ve adaleti, ahlak ve fazileti egemen kılmaya ihtiyacımız var. Birliğe, beraberliğe, yardımlaşmaya, dayanışmaya, saygı ve muhabbetle birbirimizi kucaklamaya ihtiyacımız var. İslâm’ın medeniyetler inşa eden eşsiz ilkelerine yeniden sarılmaya ihtiyacımız var. Kur’an-ı Kerim’in rahmet yüklü mesajlarına, Efendimiz (sav)’in çağlar üstü örnekliğine ihtiyacımız var. Bugün Kerim Kitabımızın şu emrine sımsıkı sarılmaya çok ihtiyacımız var:

“Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; sonra içinize bir korku düşer de güç ve kuvvetiniz elden gider. Sabırlı olun! Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.” (Enfâl, 8/46.)

Yüce Rabbim, bizleri zihinleri bir, yürekleri bir, gayeleri bir, sevgileri ve hüzünleri bir kardeşler eylesin!