Muş Basın Muş Basın


KASATURANIN UCUNDA Kİ BEBEK HOCALI KATLİAMI!


Bundan 25 yıl önce öyle bir zulüm yaşandı ki, tüm kulaklar sağır oldu o zulme uğrayanların sessiz çığlıkları karşısında. Tüm gözler ise kör oldu, gördükleri vahşetin gözleri yaşartan acısı karşısında. Ve her ne hikmetse hiçbir insanoğlundan, bu kıyıma dur, yapma diyecek, gür bir seda işitilmedi bile. Bıçak kırıldı ve ne yazık ki yen içinde kaldı. Acılar yara oldu kurudu ve iz bıraktı. Her yıl tekrar tekrar o yaralara bakıp ah-vahlar içinde yaşanan acılar, tasavvur edilmeye çalışıldı. Neden hiç bir Allah´ın kulu da, demedi ki,bu bir katliamdır, bunu yapanlar cezasız kalmamalı diye.Kimse diyemedi. Ve diyemez de. Neden desinler ki hem. Zulme uğrayan Müslüman Türkler, katledilen Müslüman Türkler, anasının karnından kasaturayla çıkarılan bebekler de yine, Müslüman ve Türk. Bunu yapan kim. Ermeniler. Haçlı ittifakının en cılız ama en gaddar milleti. Pohpohlandığında namertçe saldırıp, bebekleri katledecek kadar vicdansız, merhametsiz ve insanlıktan nasiplerini almamış bir millet. Ve biz de Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak, bu mezalimi yapanların torunlarına ödüllerini verdik. Onlara vekillik unvanı ile dokunulmazlık sağladık. Vergilerimizle maaşlarını verip, süper emeklilikle ömür boyu rahat bir yaşam sunduk. Ve bunlarla ödüllendirdiğimiz kişilerin ataları, dedeleri ya da babaları canımızdan can alıp, ırzımızla def çaldılar. Ve birde adamları kutsal bir mabet olarak gördüğümüz, ülkemizin en gizli sırlarının işlendiği bir yere soktuk. Meclisimize. Öyle ki, Ermeni diasporasını yeniden filizlendirdik kendi ellerimizle. Onlarca elçimizi şehit ettiklerini, onlarca ataşemizi dünyanın değişik yerlerinde pusuya düşürerek katlettiklerini unuttuk. Ve Asalayı meşrulaştırıp, söz hakkı verdik. Artık bekleyip göreceğiz. Bu kadar düşmanın arasında nerden darbeyi alacağız diye. Ve beklemeliyiz de. Şimdi geriye dönüp bakalım. 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti´nin Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşananlara.

?´Elleri bir ağaca arkadan bağlanan hamile bir kadının başına dikilmiş olan iki ermeni yazı tura atıyordu. Bu kanlı kumarı aşağı yukarı 100 yıl önce Anadolu topraklarında Kars ta, Ağrı da, Van´da, Muş´ta ataları oynamıştı. Onlardan duymuşlardı.

Karnı burnunda çaresiz bir Azeri kadının doğumu oldukça yakın görünüyordu. Zavallı kadın bir hazan yaprağı gibi tir tir titriyordu. Elbiseleri yırtık, ayakları çıplak başı açıktı. Ermenilerin uzun boylu olanı elindeki AK-47 model Rus yapımı otomatik tüfeğinin namlusuna monte edilen seyyar kasaturayı çıkartırken, diğer elindeki demir parayı havaya attı.

-Akçik, manç ? ( kız mı, oğlan mı?)

-Akçik? (kız)

Bu cevap üzerine ?manç? diyerek bahse giren ermeni, elindeki kasatura ile hamile kadının karnını bir hamlede yarıp çocuğu çıkarttı. Kan revan içindeki bebeğin kasıklarına baktı direk.

-Tun şahetsar, ınger? ( sen kazandın yoldaş)

-Yes şahetsapayts ays bubriki inç bes bidigişdana. (Ben kazandım ama bu bebek nasıl beslenecek ?)

-Mayrigı begre gişdatsine. (annesi besleyecek elbette)

Bunun üzerine daha kısa boylu olan ermeni, bir hamlede kasaturaya geçirdiği bebeği annesinin göğsüne yapıştırdı.

-Mayrig yerahin zizdur. (çocuğa meme ver )

Aynı dakikalarda Hocalının başka bir mahallesinde tek kale futbol maçı hazırlığı vardı. İki kesik Azeri kadın kellesini kale direği yapmışlar, top arayışına girmişlerdi. Başı tıraşlı bir çocuk bulup getirdiklerinde ise sevinçle naralarını savurdular.

-Asixn ma, çimi yev bızdıge, aveg gındırnadabidi. Gıdıresek. (bu hem saçsız hem de küçük, iyi yuvarlanır, kopartın.)

Aynı anda çocuğun gövdesi bir tarafa, başı da orta yere düşüvermişti. Ermeniler zafer naraları atarak, kanlı postalları ile kesik çocuk başına vurarak, 2 kadın kellesinden yapılmış kanlı bir kaleye gol atmaya çalışıyorlardı. Bu olaylar Ermenilerin katliamlarına bizzat şahit olan görgü tanıklarının anlatımlarıdır.

Fransız gazeteci Jean-Yves Junet´in gördükleri karşısında söyledikleri, katliamın boyutunu da anlatıyordu. ?Pek çok savaş hikâyesi dinledim, faşistlerin zulmünü işittim, ama Hocalıdaki gibi vahşete umarım kimse tanık olmaz.?

İşte bunlar yaşandı o lanet ve kanlı günde. Ve bu olayın unutulmaması için tarih kitaplarında yerini, en ince ayrıntısına kadar alması gerekiyor. Çünkü öyle bir dünya düzeninin içinde yer alıyoruz ki coğrafyamızda dost yok. Çevremiz de kanımızı içseler doymayacak tarzda düşmanlarımız var. Ve belki biz de, bir gece ansızın böyle bir katliama maruz kalabiliriz. Hocalı katliamında ölenlere Allahtan rahmet diliyorum. Biz Müslümanlara da bunu unutturmaması için dua ediyorum. Hoşça ve Mutlu kalın.