Tahsin ÖTGÜÇ - Emekli Müftü


KUDÜSTE İNSANLIK DRAMI

KONUK YAZAR


Dünya sahnesine Yaratana kulluk etmek üzere gelen her insan, kendisine verilen yaşama hakkına sahiptir. Bu hak, Allah’ın koruması altındadır. Allah, bir insanın diğer bir insanın hayatına son vermesine vesile olabilecek eylemini yasak kılmıştır. İslam’da esas olan öldürmek değil, hayat vermektir. Allah kuranında,” Kim bir insanı, bir can karışığı veya yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak karşılığı olmaksızın öldürürse, o bütün insanları öldürmüştür. Kim bir insanın hayatta kalmasına vesile olursa, bütün insanların yaşamasına vesile olmuş gibidir”  buyurmuştur. Maide, 32. Bu gün yeryüzünde, arakan, ırak, Suriye ve Filistin gibi yerleşim bölgelerinde pek çok insan ya yaralanıyor veya öldürülüyor. Kimseye zararı olmayan, elinde silahı olmayan savunmasız insanlar, zalimler tarafından katlediliyor. Özellikle Müslümanlar, ataist ve gayri Müslimler tarafından evlerinden, yer ve yurtlarından zorla çıkarılmaktadır. Dünyanın gözü önünde insan hakları ihlal ediliyor. Müslümanlar doğup büyüdüğü köyünden, kentinden ediliyor. Filistin’de halk inancının gereği olarak ibadet yapmak üzere camisine, mescidi aksaya gidemiyor. İsrail askerleri Müslümanların camilerine gitmelerine müsaade etmiyorlar. Nerede insan hakları evrensel beyannamesi, ABD başkanının bu beyannameden haberi yok mu.?. Elbette var. Var ama kendileri için var. Müslümanlara gelince insanlık ayaklar altına alınmış önemli değil.

Dünyanın her tarafında aynı manzaralar. Müslümanlar itilip kakılıyor. Zulmediliyor, Aç ve susuz bırakılıyor. En önemlisi yaşama hakları ellerinden alınıyor. Gayri Müslimler belki de görevlerini icra ediyorlar. Peki, Müslümanlar bütün bu manzaralar karşısında ne âlemdeler. Peygamberimiz (sav) efendimiz, “Müminler birbirini sevmek, acımakta ve korumakta bir vücut gibidirler. Vücudun organlarından birisi hasta olduğunda, vücudun diğer organları bu organın hastalığını hissederler” buyurmuştur. Riyazüssalihin.  Bu gün dünya üzerinde meydana gelen insanlık dışı olaylar karşısında Müslümanlar kendi mümin kardeşlerinin acılarını hissedebiliyorlar mı? Hissetselerdi Irak, suriye Filistin ve arakanda olaylar meydana gelebilir miydi?. Özellikle Kudüs İsrail için başkent ilan edilebilir miydi?.ABD başkanının üzerine düşmeyen bir işe girebilir miydi? İsrail askerleri Kudüste halka zulmederek , kadın erkek, çocuk ve yaşlı demeden tutuklayabilir miydi?. Hayır, bunların hiç biri olmazdı. Filistin halkı, bu gün maruz kaldığı eyleme muhatap olmazdı. Filistin’de her gün insanlar şehid ediliyor, onlarca insan tutuklanıyor. İsrail askerlerinin iğrenç davranışlarının son bulması için islam ülkelerince yeterli çabanın gösterilmediği aşikârdır. Bundan cesaret alan İsrail, Filistin ve Kudüs halkına zulmetmeye devam ediyor.

Barışta ve savaşta söz sahibi olmak için maddi ve manevi yönden kuvvetli, birlik ve beraberlik içinde olmak gerekiyor.  Bu olmadığı zaman muhatabımıza karşı tesirli olamayız. Bu gün mescidi aksaya saldırıp Müslümanları camiye koymayanlar, yarın mescidi harama da aynı şeyi yaparlarsa ne olur. Yapmayacaklarına dair bir garanti mi var? Mescidi Aksa, Müslümanların ilk kıblesidir. Bu mescidin de dokunulmazlığı vardır ve kutsal mekândır. Peygamberler diyarıdır. Peygamberimizin miracına şahitlik eden bir mekândır. Mesidi Aksa kudüs şehrindedir. İsrail, bu kutsal bölgeyi kirletmeye çalışıyor, mani olmaya çalışan halkı da zulmediyor. Bu durum, evrensel hukuka aykırıdır. Silahı olmayan Müslümanlara karşı hakiki mermi kullanılmakta ve halk kendi toprağında zulmedilmektedir. Dünya Müslümanlarının insanlık dışı muameleye tabi tutulmaktan kurtulmaları için İslam ülkelerinin tek vücut haline gelme zamanı gelmiştir sanırım. Bunun için de Allah’ın şu çağrısına kulak vermeleri azım gelir. Allah, “Hep birden Allah’ın ipine (kurana, dinine) sımsıkı sarılın, parçalanıp ayrılığına düşmeyen” buyurmuştur. Ali İmran, 103. Allah’ın kitabında birlik ve dirlik var. Karşılıklı sevgi ve saygı var. Huzur ve mutluluk, paylaşım ve dayanışma var.

Allah, “Eğer Allah’ın dinine yardım ederseniz Allah size yardım eder.” Buyurarak Allah’ın yardımının Müslümanlara devamlı olacağını beyan etmektedir. Allah’ın yardımının daim olması için onun sesine kulak vermek lazım gelir. O, (Allah) Ey iman edenler müminleri bırakıp da kâfirleri dostlar edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdır” buyurarak müminlerin kendi aralarında dost olmalarını istiyorsa, buna uymak lazım gelir. Dostluk: kaynaşmayı, birlikteliği, sevgi ve saygıyı oluşturur. Bu olgular, güç ve kuvvetliliği pekiştirir. Bu durum, Müslümanları mazlum ve mağdurluktan kurtarır. İnsanca yaşama hakkına sahip kıllar. Müslümanların söz sahibi olmalarına, muhatapları tarafından dinlenmelerine vesile olur. Buna her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır