Abdulhak AKPOLAT - İl Başvaizi


KUR’AN, İNSANLIĞIN DERDİNE DERMANDIR

KONUK YAZAR


İslam Dini’nin temel kaynağı olan Kur’an-ı Kerim, insanlık aleminin dünya ve ahiret saadetini sağlayacak ilahi kanunları açıklamak üzere Hz. Muhammed  (s.a.s)’e indirilen, en ilkel  insandan en yüksek  ilim ve fikir adamına, en fakirinden en zenginine, amirinden memuruna, işçisinden patronuna kadar herkesi ilgilendiren  ilkeleri ve kuralları kapsayan bir kitaptır. Aile hayatından, eşlerin birbirlerine karşı hak ve görevlerinden, milletler arasındaki ilişkilere; selamlaşmaktan, evlere izin alarak girme adabına varıncaya kadar sosyal ve medeni hayatın her dönemini içine alan gerçek kuralların bütün ilkelerini gösterir ve en güzel ahlak kurallarını öğretir. Gözü, gönlü açık tutmayı, körü körüne hareket etmemeyi, düşünmeyi, yerleri, gökleri ve ikisi arasındaki varlıkları incelemeyi, onlar üzerinde düşünmeyi, ilim ve irfan sahibi olmayı, geçmiş milletlerin ve ülkelerin durumlarını tetkik etmeyi ve onlardan ders ve ibret almayı öğütler. Elbette böyle hayatın her safhasına hitap eden kitabımızı okumamız, anlamamız ve bilmemiz gerekir. 

Kur’an’ı okumak bir ibadettir. Manasını anlamaya çalışmak da aynıdır. Onu okumaktan maksat, kulluk görevlerimizi bilmek, kalplerdeki sıkıntı ve yalnızlığı gidermek olmalıdır. Kur’an, bu maksatla okunursa, okuyana şefaatçi olur. Mushafa bakarak okumak sünnet olarak telakki edilmiştir. İbadetten, gözde nasibini almaktadır. Kur’an, ilaç gibidir. Kim ne kadar miktar alırsa, o derece tesirini görür. 

Kur’an okundukça görülecektir ki, her an Allahu Teala “bana gel” diye çağırmaktadır. Nedense, insanların birçoğu, bu çağrıya kulak tıkamakta, sanki kaçmak için çırpınmaktadırlar. Fakat sonunda huzur ve saadeti bulmak için Kur’an’a teslim olacaklardır. 

Arapça bilmeyen bir kişi dahi okusa, onun tatlı ve güzel sözler manzumesi olduğunu anlayacaktır. Onu anlamaya çalışan, yükselir, derinleşir, ölçüsü ve değeri artar. Geldiği dönemde şerefli bir hayatı insanlığa hediye eden, çölleri gülistan, harabeleri mamur ve bedevileri medeni yapan Kur’an-ı Kerim, bugün de kanayan yaraların dinmesi, manevi dertlerimizin bitmesi, kalplerimize, yuvalarımıza, sokaklarımıza ve memleketimize gerçek huzurun gelmesi için yegâne reçetedir.

Kur’an-ı Kerim, en güzel hayat şeklini benimsemeyi öğütler. Onu hakkıyla okuyup kendisine rehber edinenlerde hiçbir zararlı tutum ve davranış görünmez. Her varlığa karşı iyilik ve güzellikle, şefkat ve merhametle muamele ederler. O, insanlığın ihtiyaç duyduğu bir rehberdir. Mehmet Akif’in tarifiyle “insanlığın derdine derman”dır.

Bizler, Kur’an’ı raflardan ve duvardaki asılı mahfazasından indirerek hayatımıza kattığımız ve onu anlamaya çalıştığımız zaman, “Gökten inen bereketli bir yağmur misali” onun sayesinde, nefsin aşıladığı kötü duygularla kirlenmiş kalplerimizi arındırmış, doğru bilgi, sevgi ve hoşgörü hisleriyle doldurmuş oluruz. İşte o zaman Kur’an’ın öğütlerini hakkıyla anlamış ve onu hayatımıza geçirmiş oluruz. 

O halde gelin, Kur’an’la hayatımıza anlam verelim. Kur’an’ın sadece mushaflarda değil, gönüllerde, dimağlarda ve hayatın her anında var olmasını sağlayalım. İyiliği, ahde vefayı, sevgiyi, barışı, kardeşlik ve hoş görüyü tüm dünyaya yayma gayreti içinde olalım.