Mustafa TOSUN - Ziraat Mühendisi


KÜRESEL ISINMA VE MUŞ

KONUK YAZAR


İnsanoğlundan kaynaklanan değişimin sebep olduğu iklim değişikliğinin getireceği sonuçlar son 10 yıldır üzerinde en çok zihin yorulan mesele haline gelmiştir. Son olarak Akdeniz ve Egedeki ormanlarımızın ciğerlerimizin yanması denizlerimizdeki musilaj sorunu, karadenizde meydana gelen seller ile ne kadar acı sonuçlarının olduğunu gördük.

Küresel ısınma ile birlikte Muş ili ile ilgili konuşulması tartışılması çözüm önerilerinin bir an önce uygulamaya konulması gereken o kadar çok konu var ki hepsi birbirinden önemli, modern tarımsal sulama, erozyon ve sel kontrolü, yayla ve mera kullanımları, toprak koruma, su kaynaklarının ekonomik kullanımı ve artırılması, ormanlarımızın korunması ve verimli ağaçlandırma çalışmaları, tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı ve benzeri birçok konunun acil eylem planı kapsamında değerlendirilmesi ve gerekenlerinin bilimsel olarak yapılması gerekmektedir.

Hatalı ve bilinçsiz sulama ile toprak yapısının bozulması (tuzluluk problemler ve benzeri), toprağı bulunduğu yerde koruyan yağan yağış ile taşınmasını engelleyen, meralarımızdaki bitkilerin yok oluşu, ormanlarımızın kesilmesi, toprağı yerinde tutan etmenlerin ortadan kalkması ile verimli topraklarımız yok olmaktadır. Hasköy bölgesi, Yücetepe bölgesi, Bayrak tepe, Kale mahallesi, gibi birçok yerde çok büyük çaplı ağaçlandırma çalışmaları yapılmış ancak bir tane bile büyüyen ağaç yoktur ve ağaçlandırma adı altında doğa katliamı yapılmıştır. Ana kayaçtan verimli toprağın oluşması için on bin yıl geçmesi gerekmektedir. Canlı bir varlık olarak toprak ayrışan, biriken, kendi verimliliğini ve yaşamsal döngüsünü kendi doğal sürecinde tamamlayabilen ve devamlı surette doğal yollarla varlığını arttıran bir olgu olacakken insanın varlığı aleyhine işleyen bir süreç oluşturmuştur. Altından daha değerli gelecek nesillerimizin teminatı topraklarımızın korunması 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu ile koruma altına alınmışsa da ilimizde ne kadar uygulanmaktadır. Hatta birkaç büyük çaplı projede karasu ıslahı projesi gibi çok büyük alanda verimli topraklarımız yok olmuştur devam eden projelerdede durum aynıdır. Ülkemizde her yıl kaybolan 500 milyon tona yakın verimli topraklarla birlikte 9 milyon ton bitki besin maddesi de yitirilmektedir. Bu özelliği ile de erozyon, ekosistemin ve suların kirletilmesinde en büyük etken olmaktadır. Çünkü yüzey akışları ile taşınan bitki besin maddeleri (gübre dahil) ve tarım ilaçları su kaynaklarının kirlenmesine neden olmaktadır.  Tüm konu başlıklarında durum aynıdır. Muşumuzun geleceği açısından geçmişte yapılan yanlışların tekrar yaşanmaması adına tüm sorunlar uzmanları tarafından masaya yatırılmalı ve gerekenler yapılmalıdır. 2013 yılında karasu ıslah projesi ile ilgili yazımda durumu anlatmıştım geçen 10 yıllık sürede tespitlerim de yanılmadığımı gördüm ve uydu fotoğraflarından da görüleceği üzere kanalda özellikle Çatbaşı bölgesinde çok büyük siltasyon birikmesi ile adacıklar oluşmuş döşenen taşlar arasından ağaçlar büyümüş,   neredeyse doğal nehir yatağı haline geldiği görülmekte  ve  kanal dolmaya devam etmektedir. Havzalardan gelen  siltasyon miktarı belli, siltasyonun gerektiği yerlerde depolanmaması durumunda  kanalda depolanmaya devam edecektir.

Son yıllarda iyice etkisini gördüğümüz küresel kuraklık sonucunda her yerde olduğu gibi ilimizin bulunduğu coğrafya nedeni ile kuraklık etkileri daha çok görülmektedir. Kuraklığın bu şekilde devam etmesi durumunda yakın zamanda ilimizde bulunan çok sayıda köyün içme suyu kuruyacak ve köylerden zorunlu göçler başlayacak, meralarda bulunan su kaynakları mevcut hayvanlarımıza yetmeyeceğinden hayvancılık önemli ölçüde zarar görecektir. Hayvanların su içme amaçlı 2 km. den fazla yürütülmesi et ve süt kayıplarına neden olmaktadır.  Günümüzde birçok yerde yetersiz sulama nedeni ile hayvancılıkta istenilen verim alınamamaktadır. 

Ülkemizi saran atmosferden yeryüzüne düşen yağışın; bir kısmının bitkiler tarafından tutulduğu, bir kısmının buharlaşarak atmosfere karıştığı, bir kısmının sathi akış ve kanalize olarak yüzeysel akışa geçtiği, bir kısmının da zemin tabiatına bağlı olarak yer altına sızdığı ve yer altında rezerv kayaçları içinde depolanarak yer altı sularını oluşturduğu bilinmektedir.  Yer altı su kaynaklarını korumaya ve artırmaya yönelik  çalışmaların  özellikle yüzey akışın engellenmesi  ile ilgili projelere öncelik verilmelidir.

Geçtiğimiz 500 yılda, dünya nüfusu 550 milyondan 8 milyara ulaştı. Bu 500 yıllık dönemde, zaman zaman dünya yörüngesinde gözlenen anormallikler, gerekse de iklim değişikliğine bağlı olarak, 800 bitki ve hayvan türü yok oldu. Dünya'nın mevcut eksen eğikliğinin kabaca 23,4 derece oluşu, dünyanın gelişmiş ekonomilerinin 19. Yüzyıl'dan bu yana hızlandırdıkları sanayileşme süreci, 200 yılda salınan dev boyutlardaki sera gazı emisyonu ile artık 4 mevsim arasındaki belirgin geçişleri de ortadan kaldırmış durumda. 2 ayda yağacak toplam yağış bazı bölgelerde 2-4 saatte yağar duruma geldi dolayısı ile seller ve toprak kaymaları can ve mal kayıpları ülke ekonomisine ilave yük oluşturmaktadır.

Kurak ve yarı kurak iklim kuşağında yer alan ilimizde kuraklık ve çölleşme sorunlarının küresel ısınma ile daha da artacağı dikkate alındığında sulama, aynı zamanda önemli bir sorunu da beraberinde getirmektedir. İklimi sıcak, yağışı az bölgelerde tarımsal üretim ve verimi arttırmak amacıyla toprağa kontrolsüz, gelişigüzel verilen sular, içlerinde doğal olarak bulunan tuzu toprağın içine dahil ederler. Fazla verilen bu su, aynı zamanda taban suyunu yükseltmek suretiyle toprak ve taban suyu içinde bulunan tuzları da yukarı doğru harekete geçirir. Sıcağın etkisiyle beraberinde toprak yüzeyine kadar taşıdığı tuzları burada bırakarak, hızla buharlaşmak suretiyle, toprak yüzeyinde tuzlanma yaratır, tarımsal üretimi sınırlar ve verimi düşürür.  İlimizde tarımsal sulama bilinçsizce yapılmaktadır. Çiftçimiz gereğinden fazla verilen suyun toprak havalanmasını engellediği bitki besinlerinin parçalanarak bitkilerin alacağı şekilde ayrışması için oksijen gerektiği, verilen fazla suyun bitki besin maddelerini bitkilerin faydalanamayacağı derinliklere taşıdığından hem parası hem emeği boşa gitmektedir. Yetişen ürünlerde de tat ve lezzet kalmadığını hep şikayet ederiz.  Bitki büyüme evrelerine bağlı olarak ekim ve dikim tarihleri arasında on ar günlük  peryotlarda kaç mm. su verileceğini  bilimsel olarak bilmekteyiz ancak çiftçilerimiz bitki kök derinliği 10 cm.’de de aynı miktarda su vermekte 90 cm. derinliğe ulaştığında da aynı  miktarda suyu vermekte dolayısı ile hem  toprağın yapısının bozulmasına sebep olmakta hem attığı gübre alt  kısımlara taşımakta hem de toprağın yapısı bozulmaktadır ne yazık ki bu konuda kendini yetiştirmiş eleman sayısı da fazla değildir. Muş ovasının sulamaya açılması ile birlikte gerekli tedbirlerin ve çiftçilerin belli bir proğram dahilinde çok iyi koordine edilememesi durumunda  Harran ovasındaki   verimli  toprakların hatalı sulama nedeni ile   tuzlanma başlamış. ve ekilebilir topraklar ekilemez duruma geldiği için terkedilmiştir. Aslında yazılması gereken o kadar çok konu var ki,  ülkemiz ve milletimizin geleceği vizyonu, hedefleri, projesi büyük bir ölçüde gerçek anlamdaki bilimsel çalışma sonuçları ve gelişmelerine bağlıdır.