Doç. Dr. Zeliha Tekin


MEHER BABA, PLAUTUS VE GAZALİ’DE ZAMAN ANLAYIŞI

TEKİN’CE KÖŞE YAZISI


1894 yılında Hindistan Poona’da İranlı aileden gelen, Acem anne babadan doğan Merven Şehriyar, sevenlerinin ona yakıştırdığı Meher Baba (Şefkatli Baba) adıyla tanınmış ve önemli bir ruhani figür haline gelmiştir. Döneminin Avatarı veya insan biçiminde tanrı olduğunu iddia eden Baba, “Meher Baba Hareketi” nin merkezidir. Gandhi’nin halen dünyada Tasavvuf ve Sufizmin en büyük üstatlarından sayılan Meher Baba için “Ben onun tırnağındaki kir bile olamam” dediği rivayet olunur. Meher Baba, öğretisinin kuramsallaşmasını istememiş, aşramın yıkılmasını istemiştir. Aşram, Sanskritçe (आश्रम: Tekke, çilehane) Antik Hindistan’da dağda ya da orman içinde, bilgelerin insanlardan ve dünya telaşından uzak, huzur içinde yaşadıkları yerdir. Bilgeler ya da gurular (Sanskritçe tinsel içgörüye ulaşan kimse) burada hem inzivaya çekilir hem de eğitimlerine müritleriyle devam ederlerdi. Baba, 31 yaşındayken “cehaletin muazzam gücünden insanlığı kurtarabilmek adına susuyorum” demiş ve tam 44 sene konuşmamış, kendisinden haber bekleyenlerle bir kara tahta üzerinde harf ve şekillerle iletişim kurmuştur. Ona göre tanrı sevgisi, her sevginin üstündedir. Tanrının bulunmasını şöyle izah etmiştir: “Tanrı’yı sevmeyi öğrenmek için sevemediklerinizi sevmekle işe başlayın. Başkalarını ne kadar sevecen ve cömert olarak hatırlarsanız kendinizi de o denli unutursunuz ve gün gelir, kendinizi tamamen unuttuğunuzda Tanrıyı bulursunuz.” Meher Baba: “Hızlı bir zihin hastadır. Yavaş bir zihin sağlamdır. Hareketsiz bir zihin ise tanrısaldır” demiştir. Ustaya göre bir an bile sonsuzca yaşanabilir.

Antik Romalı komedya yazarı Titus Maccius Plautus (MÖ 254-184) ise kendi dönemindeki zaman algısını aşağıdaki dizelerle ifade etmiştir:

Tanrılar kahretsin saatlerin ayrımının ilk kez farkına varan adamı

Kahretsin burada güneş saatini kuranı da

Günlerimi sefilce biçip doğradı küçücük parçalara!

Ben çocukken karnımda benim güneş saatim

Daha güvenilir, daha doğru ve daha kesindi hepsinden.

Bu kadran bana söylerdi uygun zamanı akşam yemeği için, yemem gerektiğinde,

Ama bugünlerde yemem gerekse bile, başlayamıyorum güneş yok olana dek.

Şehir bu kahrolası kadranlarla dolu…

Büyük Selçuklu Döneminin İslam alimi Fars asıllı İmam Gazali de Bidayetu’l Hidaye eserinde zaman konusuna şöyle dikkat çekmektedir: “Vakitlerin boş olmasın. Her vakitte, ona uygun ne ise onunla meşgul ol. Hatta vakitlerini nasıl geçirdiğin hususunda nefsini muhasebeye çekip gündüz ve geceleyin yapman gereken işlerini düzenlemen, her vakte diğer vakte taşmayan, başka vaktin bir işinin de onun üzerinde etkili olmadığı bir meşguliyet belirlemen gerekir. Bu yapılırsa o zaman vakitlerin bereketi ortaya çıkar. Lakin aylak hayvanlar gibi nefsini başıboş bırakan kimse her an neyle karşılaşacağını bilemez ve vaktinin çoğu boşa gider.”

Vakit hayatın kendisidir. Zamanınızın içinde yaşamanızı dileyerek sizi aşağıdaki sorularla baş başa bırakıyorum:

Zamanınızı nasıl algılıyorsunuz, zamanınızı nasıl kullanıyorsunuz? Zamanı kullanım şekliniz yaşamınızın kalitesini, beden ve ruhunuzu nasıl etkiliyor? Sizce saatin önem kazandığı işlerde, zaman en değerli meta mıdır? Vakit nakit midir?