Abdulhak AKPOLAT - İl Başvaizi


ÖFKEYİ KONTROL ETMEK

KONUK YAZAR


Mahlukâtın en şereflisi olarak yaratılan ve imtihan için şu dünyaya gönderilen insanoğlunun, en çok ihtiyaç duyduğu şey huzur, güven ve mutluluktur. Bu huzur ve güven de ancak ve ancak mensubu olduğumuz Yüce Dinimiz İslamı hakkıyla yaşamakla elde edilir. Zaten İslam kelimesinin manası, huzur, barış ve selâmettir. 

Son zamanlarda toplumumuzda öfkenin, şiddetin, nefretin yaygınlaştığını görüyor ve medya organlarından da izliyoruz. Bu hal hepimizi derinden üzmektedir. Yaratılışımızda var olan bu davranışın tamamen yok edilmesi mümkün değildir. Ama mutlaka kontrol edilmesi gerekir. Dîni terbiye alan ve Kur’ân ahlakı ile ahlaklanan bir Müslüman, öfkesine hakim olmayı, sabretmeyi ve teenni ile hareket etmeyi bilmelidir.

Kızgınlığı yenmek, öfkeye hakim olmak Yüce Rabbimizin razı olduğu güzel davranışlardandır.  Cenab-ı Hak, Kur’an-ı Kerim’de örnek mü’minlerin özelliklerinden bahsederken:  “Onlar bollukta ve darlıkta Allah yolunda harcayanlar, öfkelerini yenenler, insanları affedenlerdir. Allah iyilik edenleri sever” (Al-i İmran 3/134.buyurmuştur. Sevgili Peygamberimiz (sav) de “Gereğini yerine getirmeye gücü yettiği halde, öfkesini yenen kimsenin kalbini, Allahu Teâlâ emniyet ve imanla doldurur.” (Ebu Davud, Edeb, 3.) buyurmak suretiyle, bu güzel davranışın önemine dikkat çekmiştir. Efendimiz (sav) kendisinden defaatle öğüt isteyen birine, her defasında “Öfkelenme!” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, V,408.buyururken, “Allah’ın gazabından nasıl korunabilirim? diye soran bir başka sahabîye de; “Öfkelenme!” (Ahmed bin Hanbel, Müsned, II. 175.diye tavsiyede bulunmuştur.

Karşılaşılan olumsuz bir davranışa öfke yerine sabır göstermek, çoğu zaman güzel dostlukların başlamasına vesile olabilmektedir. Nitekim ayet-i kerimede: “İyilikle kötülük bir olmaz, Sen kötülüğü en güzel bir şekilde önle. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.” (Fussilet 41/34.) buyrulmaktadır. Hz. Ömer (ra), kendisine haksız yere hakaret eden birine; “Vallahi elimle de, dilimle de sana karşılık verebilecek durumdayım. Ama ben müslüman oldum, eskisi gibi her aklıma geleni söyleyemem, her aklıma geleni de yapamam. Ben Allah’a ve âhiret gününe inandım, hesap vereceğimi biliyorum. Böyle olmasa işler farklı olurdu.” demek suretiyle “Haklı bile olsa kavgadan vazgeçene cennette köşk vardır”(İbn Mâce, Zühd, 18; İbn Hanbel, I, 327, II, 128.) müjdesini veren Peygamberimiz (sav)’e uymuştur. İslam’dan önce öfkeli ve hırçın bir ahlâkı olan Hz. Ömer’i İslamiyet; son derece sabırlı, affedici, merhametli ve adaletli bir hale getirmiştir. O halde; hepimiz, inancımızın ahlakımıza ne derece etki ettiğini iyi düşünmeliyiz.

Öfkenin kendisi, kötü bir hastalık olması yanında birçok kötülüğün de sebebidir. Öfke; kavga, küskünlük, kin, intikam, gıybet, ayıplama, kötü söz ve hareketlere sebep olduğu gibi bütün insânî ve ahlâkî ilişkileri de bitirir, dostluğu ve güveni yok eder. O halde bu öfke ateşini sabır suyuyla söndürmeliyiz. Dua ve iltica ile Yüce Allah’a yalvararak yardım talep etmeliyiz. Efendimiz (sav) öfkelendiğimizde; Ayakta isek oturmamızı, öfke geçmemişse uzanmamızı, yine öfke devam ediyorsa soğuk suyla abdest almamızı, şeytandan Allah’a sığınmamızı tavsiye etmektedir. (Ebu Davud, Edeb, 3.) Tavsiye ve emirleri, hayatın huzuru ve bereketi olan Resul-i Ekrem (sav)’in buyruklarına uymak, bizi sıkıntılardan kurtaracak yegâne reçetedir. O’nun emirlerine uyalım, gurur ve kibre yenilip kendimizi ve çevremizi tahrip edecek fevrî davranışlardan sakınalım. Gerçek güç, öfkelendiği zaman kişinin kendisine hâkim olmasını başarmasıdır. Peygamber Efendimiz kuvvetli kişiyi şöyle tarif ediyor: “Güçlü insan, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olan kimsedir.” ( Müslim, Birr, 107.)

Huzura, mutluluğa, sevgiye, barışa, merhamete, adalete en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde Rabbim cümlemizi öfkesini yenenlerden eylesin!