Doç. Dr. Zeliha Tekin


ÖĞRENİLMİŞ BAŞARISIZLIK

TEKİN’CE KÖŞE YAZISI


İnsanların nasıl başarılı olacağına dair pek çok kitap yazılmış, televizyon programı yapılmıştır. Peki nasıl başarısız olunur? Başarısız olmak insanın kendi doğasıyla mı alakalıdır, yoksa insan başarısız olmayı öğrenir mi? Bu sorulara gelin aşağıdaki deney ile cevap arayalım.

Pirelerin farklı yükseklikte zıplayabildikleri bilgisinden hareketle bilim insanları, pireleri, metal zemini ısıtımış olan 30 cm yüksekliğindeki bir fanusun içine bırakmışlar; sıcaklıktan rahatsız olan pireler zıplayarak kaçmaya çalışmışlardır; her zıpladıklarında başlarını tavandaki cama çarparak düşmüşlerdir. Pireler, camın  ne olduğunu bilmedikleri ve algılayamadıkları için kendilerini neyin engellediğini bilmeden bu eylemi bir kaç kez tekrar etmişler; kafalarını defalarca cama vuran pireler sonunda o zeminde 30 cm’den fazla zıplamamayı öğrenmişlerdir. Bu tecrübe ederek öğrenme modelinin adı psikolojide öğrenilmiş çaresizliktir. Bilim insanları pirelerin 30 cm zıpladığını görünce deneyin ikinci aşamasına geçmişler ve tavandaki cam kapağı kaldırmışlar; zemini tekrar ısıtmışlar ve yine de tüm pirelerin 30 cm. zıpladıklarını görmüşlerdir. Pireler, üzerlerinde cam engeli olmamasına rağmen daha yükseğe zıplamamışlar; kaçıp kurtulma olanakları olmasına rağmen kaçmamışlardır. Artık engel cam kapak değildir, engel pirelerin zihinlerindedir. Onları engelleyen cam ortadan kalkmıştır ama içlerindeki 30 cm’den fazla zıplayamama inancı, pireleri etkilemiştir. Bu deney ile canlıların neyi başaramayacaklarını nasıl öğrendikleri ortaya çıkmıştır. Bu pirelerin yaşadıkları olaya “cam tavan sendromu” adı verilmektedir.

Tıpkı pire deneyinde olduğu gibi, kendine güveni ve başarma inancı gelişmemiş insanlar, kaybetmeyi ve başarısızlığı kabul edip (bir daha hayal kırıklığı yaşamamak adına) bunu tekrar tekrar yaşadıkları zaman “hayatta nasıl kaybedilir ve başarısız olunur”u maalesef ki canları acıya acıya öğrenmiş olurlar, bunu kimliği yaparak yaşam şekli olarak benimserler. Bir insanın başarısını belirleyen en önemli unsur, başarısızlığı nasıl karşılayıp nasıl üstesinden geldiğidir. Kimileri, başarısızlığı hayatın bir cilvesi olarak görürken, kimileri başarıya ulaşmada bir yolculuk olarak görüp başarısızlıklarından tecrübe edinmeye bakarlar. Kimileri de yanlış yapma hakkından vazgeçerek ayağa kalkmak istemezler. Tıpkı Amerikalı futbol koçu ve yöneticisi Vince Lombardi’nin söylediği gibi: Kazananlar asla vazgeçmezler, vazgeçenler asla kazanamazlar. Önemli olan yere düşüp düşmemen değil, tekrar ayağa kalkıp kalkmamandır.”

Sırası gelmişken insanlar ne/neler yapıyor ya da yapmıyor ki başarısız oluyorlar sıralayalım:

-Başarılı olsun veya olmasın her insanın 24 saati vardır. Başarısız insanlar zamanı etkin ve verimli kullanmazlar. Zamanı adeta israf ederler.

-Başarısız insanların hep bir “ama” ları ve bahaneleri vardır. Onların düşüncesine göre, başarısızlıklarının sebebi başkalarıdır.

-Başarısız insanların irade güçleri zayıftır. Bir işe zor başlarlar, başladıkları işi de bir türlü bitiremezler. “Erteleme” ve “kolay vazgeçme” hastalığına yakalanmışlardır.

- Başarısızlık üzerine düşünme odaklı olan insanlar, …şartlar şöyle olsa yapardım …bu kişi ile iş yürümez onun yerine falanca olsa bu işe başlardım …ben olsam şöyle yapardım gibi “saydı” tipi düşünmeye yatkındırlar.

-Başarısızlık odaklı insanlar neyin doğru, neyin yanlış olduğu konusunda sağlıklı düşünemedikleri gibi hep insanlara ve olaylara karşı şüphe içindedirler.

-Başarısız odaklı kişiler, kaybetme duygusunu yaşamamak adına, “ya yapamazsam” “ya kendimi güldürürsem” gibi düşüncelerle boğuşarak bir işe adım atmak istemezler.

Öğrenilmiş başarısızlık bir sonraki adımı atma cesaretini kaybetmektir. Cesaret kaybolunca da teslimiyetle beraber kadercilik anlayışı başlar. Unutmamak gerekir ki başarısız doğulmaz, başarısız olunur. Zihninizdeki cam tavanları kaldırmanız dileğiyle…