Doç. Dr. Zeliha Tekin


PABUCUNUZ DAMA ATILMASIN!

TEKİN’CE KÖŞE YAZISI


Ahilik geleneğinin belki de en önemli değerlerinden biri kalite için standardizasyonun sağlanması adına sürekli olarak denetimler yapılmasıdır. Şayet esnaf denetimlerinde, bir esnafın malı yeteri kadar kaliteli değilse yahut malzemeden çaldığı anlaşılırsa o esnaf ticaretten men edilir, ahilikten atılarak cezalandırılırdı. Kalitesiz ürün yapan esnafın pabucu (ayakkabısı) çıkarılıp dükkanının damına atılırdı. Bir cezayı anlatan “pabucu dama atılmak” ifadesi buradan gelmektedir. Fert ve toplum hayatının huzur içinde ve düzenli olarak devam edebilmesinin temel koşulu “dürüst çalışma”dır. İnsanların dünyada mutlu, huzurlu ve onurlu bir hayat sürdürebilmeleri, başta kendinin ve ailesinin boğazından helal lokma geçirebilmeleri, dünya nimetlerinden gönül rahatlığıyla faydalanabilmeleri, ülkelerinin gelişip kalkınabilmesi hiç şüphesiz dürüst çalışılarak kazanılmış olan paraya bağlıdır. Dürüst çalışma ilkesi, her şeyden önce dinimizin belirlediği şu kurallara uyulmayı zorunlu kılar:

-Allah’ın haram saydığı mal ve hizmetleri üretmemek ve ticaretini yapmamak

-Kötü, kalitesiz ve insan sağlığına zararlı olan “hileli, ayıplı” malları üretmemek

-İslam’ın genel ahlak ilkeleri çerçevesinde hareket edip insancıl çalışma ilişkilerini göz önünde bulundurarak emrinde çalışanların hak ve menfaatlerini gözetmek

-İş hayatında dinimizin yasaklamış olduğu rüşvet, hırsızlık, faiz, aldatma gibi eylemlerden kaçınmak

-Doğruluktan yana olmak, cömert ve alçak gönüllü olmak

-Yardımlaşma ve dayanışmaya önem vermek

-Çağın koşullarına uygun olarak mesleki, teknik bilgi ve ehliyeti geliştirmek

-Başkalarına karşı art niyetli düşünüp önyargılar yeşertmemek, iyi niyetli olmak. İnsanların huzurlu ve mutlu olmalarını sağlayacak toplumsal hayatı rahatlatacak adımlar atmak.

Sözü edilen kurallar ve ilkeler çerçevesinde dürüst olarak çalışmak fert ve toplum refahı açısından hayati öneme sahiptir. Bu noktada, 40 yıl boyunca Yunus Emre’nin şeyhi Taptuk Emre’nin dergahında yemek pişirmek için ormandan düzgün olan odunları seçmesini hatırlamak yerinde olur. Yunus Emre’ye neden dümdüz, hiçbir yanında eğrilik olmayan odunları seçtiği, ormanda hiç eğri odun yok mu? diye sorulduğunda ise o şöyle cevap vermiştir: “Bu dergâha -Taptuk ’un kapısına- eğri adam değil, eğri odun bile yakışmaz”.

O vakit, yalnızca kendi coğrafyasına değil tüm dünyaya seslenip evrensel değerler oluşturan Yunus Emre’den aldığımız feyz ile onu örnek alarak yaşamak ve Mevlana’ya atfedilen cömertlik, merhamet, hoşgörü, doğruluk, dürüstlük, tevazu gibi erdemleri işaret eden şu öğütlere uymak gerekir:

Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol, şefkat ve merhamette güneş gibi ol, başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol, hiddet ve asabiyette ölü gibi ol, tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol, hoşgörülülükte deniz gibi ol, ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.

Hiçbir zaman pabucunuzun dama atılmaması temennisiyle…