Doç. Dr. Zeliha Tekin


YAŞAMA SANATI

TEKİN’CE KÖŞE YAZISI


Beş kör adam varmış. Her biri filin ayrı bir parçasını tutmuş ve birbirlerine filin nasıl bir hayvan olduğunu anlatmaya çalışmış. Filin bacağını tutan kör adam, fili uzun ve yuvarlak olarak tanımlamış. Filin kulağını tutan kör adam, filin ince ve düz olduğunu söylemiş. Filin hortumunu tutan adam, fili uzun ve ince olarak betimlemiş. Filin kuyruğunu tutan ise yumuşak ve kıvrak olarak tanımlamış. Ve nihayetinde filin gövdesine dokunan kör adam ise fili, iri yapılı, şişman olarak tanımlamış.

Pek çoğunuz “Bir Fil ile Karşılaşan Beş Kör Adamın Öyküsü” nü duymuşsunuzdur. Bu hikâyede olduğu gibi insan denen meçhul, yalnızca bir yönünü deneyimlediği yaşamın tüm sırlarını çözme gücüne sahip olduğunu düşünür fakat gözlemlerine dayanarak oluşturduğu yasalar, kör adamların fili yorumlaması gibi yalnızca kendine özgüdür, bakış açısı zaman ve mekân unsurlarına dayanan varsayımdır “hakikat” değildir. Yaşama, insanlara ve olaylara zamanı- mekânı aşan bir perspektifle bakabilen insan koşullara tutsak olmaktan kurtulur, büyük resmi görerek ayrıntılarda kaybolmaz. Tutku ve arzularının esiri olmayarak yapay isteklerde bulunmaz. Çünkü her şeyi ele geçirme arzusu içinde olan ve tutkularını bir türlü doyuramayan insan, biri zengin olacaksa “zengin olan ben olmalıyım”, bir yarışta birinci seçilecekse “başaran ben olmalıyım”, birisi terfi alacaksa “kademe atlayan ben olmalıyım”, birisine güzel ya da yakışıklı denecekse “en güzeli/yakışıklısı ben görünmeliyim” gibi kazanç ve kayba dair kaygı içindedir. Oysa ki bu kaygılarından sıyrılabilen insan yaşamı anlayabilir ve uygun zamanın fırsatlarını yakalayarak ve zamanın ihtiyaçlarına cevap vererek başarılı ve mutlu olabilir. Çünkü nasıl ki iyi bir fide, ancak uygun toprak ve iklim koşullarıyla karşılaştığında yükselen bir ağaca dönüşebilir, insanlar da böyledir. Her insanın başarıya dönüşebilecek şeyler yapma potansiyeli vardır. Uygun ortamda ve uygun şartlar altında (sınava hazırlanan biri için uygun ortam sessiz bir çalışma odasıdır, kayak yapan insan için uygun ortam kar pisti olan yerlerdir) kişi bu potansiyelini açığa çıkarabilir, gelişebilir ve yaşam sanatını yorumlayabilir.

Yaşamak erdemlerle, anılarla, hüzün ve mutlulukla örülü, arada dinlendiğiniz arada koştuğunuz, nasıl yol alacağınızı hesapladığınız, sevdiklerinizle anlamını bulan, mazeretlere kurban edilemeyecek kadar değerli olan bir sanattır. Ötesi kuru kuruya nefes alıp vermektir. Ne demiş Robin Sharma; “Çoğu insan nasıl yaşayacağını, ancak ölme vakti geldiğinde öğrenir, çok yazık. Çoğu insan en güzel yıllarını, bir apartman dairesinin odasında, televizyon seyrederek geçirir. Çoğu insan yirmi yaşında ölür ve seksen yaşında da gömülür. Bunun sizin başınıza gelmesine izin vermeyin ve aynı yılı 75 defa yaşayıp bunun adına hayat demeyin.”

Zaman ve mekân sınırlarının ötesine geçerek görüş alanınızı genişletmeniz, doğumun bir başlangıç ölümün ise bir son olarak görüldüğü bakış açısından kaçınmanız dileğiyle…